"Ömrümüze ömür katıyorsun!.."

A -
A +
“Dinledikçe ben de sevmiştim projeyi. Avrupa’da uygulanmış ve çok başarılı olmuş bir projeymiş...”
 
Çalışma hayatım kamuda başlamıştı. Daha 20 yaşımdaydım. Çocukları, okumayı; paylaşmayı seven bir kimse olarak bana müze ve kütüphanede o miniklere hizmet etmek kısmet olmuştu.
Çocuklarla bire bir ilgilenmek benim için çok mutlu edici bir duyguydu...
Bir süre sonra özel sektöre geçmiştim ve orada müdür sekreteri olarak yine tempolu bir çalışmayla insanlarla bire bir iletişimde bulunmanın verdiği huzur ve mutluluk vardı.
Kendi kişisel hayatımda bir bebek bekliyor olmam ve çocuğumuzun tedaviyle gelecek olması, iş hayatıma nokta koyma sebebim oldu.
Fakat yine boş duramamış o arada “çocuğuma faydası olur” düşüncesiyle “anne-bebek”, ardından “anne-çocuk”, “ergen vs.” hatta aile ile ilgili eğitimler seminerler sürdü gitti…
Oğlumu anaokulu yaşına getirince de devlet hastanesinden gelen teklif hayatıma yeni bir heyecan kattı...
“Bir projeye başlıyoruz” diye söze başladı tanıdığımız başhekim:
“Ben de, sizi tanıyan arkadaşlarımız da sizin bu iş için uygun biri olduğunuzu söyledik” dedi.
Dinledikçe ben de sevmiştim projeyi. Avrupa’da çok başarılı olmuş bir proje imiş. Fakat Türkiye’de pilot bölge olacakmış vs.
Kabul ettim ama “benim ilgilendiklerim çocuk ve yaşlılar olsun” dedim.
“Peki” dediler.
Eğitimden sonra gönüllü hizmete başladık. Hemşire kıyafetiyle hizmet veriyorduk. İstediğimiz ve bizim belirlediğimiz herhangi bir saat gün ya da günlerde gidebiliyorduk.
Bu göreve başlamıştım. Yaşlılarla sohbet edip onlara moral vermek şükürden tevekkülden her şeyden önce “Rabbim” diyebilmek o hasta ve mazlum gönüllerine dokunabilmek bir vesile olarak bizlere öyle haz veriyordu ki, anlatılamaz... Hastalığın verdiği hayal kırıklığı ve moral bozukluğuyla içine kapanmış bir kimseyle samimi ve içten ilgilenmek kadar ona mutluluk veren ne olabilirdi ki?
Türkülerimizde yer eden, “Başhekim geliyor zehirden acı!” mısralarının aksine biz hekim olmadığımız hâlde bizi gören hasta ve yaşlılar “ömrümüze ömür katıyorsun âdeta, Allah senden razı olsun” diye dua üstüne dua ediyorlardı. Onlar da mutluydu ben de çok mutluydum…
Ya minikler? Minimini gözler, masum bakışlar… Onlar ki günahsız, onlar ki birer masum… Ama bir o kadar da o yaşta yaşadıklarından mutsuz ve üzüntülüler… DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.