Valisi de ben oldum velisi de!..

A -
A +
“Bu öğrencim, 7-8 yıl önce, bir hafta sonu, lise son sınıfta okuyan kızıyla ziyaretime geldi...”
 
“Oğlum Hüseyin, yasa ve yönetmelik ne derse desin, yurttaşı yokuşa sürmenin hiç anlamı yok. Bu okul niye açıldı buraya? Yurttaşın çocuğu okusun, diye.

Bak, kaç gündür uğraşıyorsun köyde okuma yazma bilmeyen kalmasın diye. Bu çocuk, kendi ayağıyla gelmiş. Ve sen güvence verince, ailesi hiç itiraz etmemiş. Öyleyse, velisi de sen ol, 'Vali'si de sen ol; yap bu çocuğun kaydını be...”

Bu kararı verince, öyle rahat bir uykuya dalmışım ki… O gün, o yasa ve yönetmeliği değil öğretmenlik mesleğimin gereğini yaparak Selvet Can’ın kaydını yaptım okula.

Gönlüm öyle rahattı ki! Öğrencimi kendi elimle götürüp sınıfa, en ön sıraya Mustafa Koyuncu ile Nurettin Tunca’nın yanına oturttum. O’nun okumak için gösterdiği cesareti överek dedim ki :

“Selvet, sizden iki-üç yıl önce mezun olmuş ilkokuldan. Ama göreceksiniz, en az sizin kadar başarılı olacak. Ben, yürekten inanıyorum buna. Hoş geldin Selvet okulumuza!”

Yüreklendirip onurlandırdım O’nu. Teneffüse çıkıp da ikinci derse girdiğimde, baktım ki, Tunca da, Koyuncu da yok sırada. Selvet yalnız oturuyor sırasında.

“Tunca, Koyuncu!..  Neredesiniz?”

Biri, kalem almak için gitmiş, arka sıralara, öteki silgi almak için…

Olabilir diye düşünüp “Pekiyi, herkes yerine lütfen!” deyip başladık dersimize.

Ancak, benzer mazeretler birkaç kez tekrarlanınca, Kooperatifçi Kadir Çavuş’un kızı öğrencim Emine’ye sordum:

“Öğretmenim” dedi; “Selvet arkadaşımız Aşağı Mahalle’den, Canbazlar’dan diye oturmak istemiyorlar O’nun yanında” deyince öğrenmiş oldum gerçeği. Ve ancak o zaman anladım; Tunca ve Koyuncu’nun babalarından birinin oğlunu neden ön sıradan ikinci ya da üçüncü sıraya almamı istediğini…

“Neden?” diye sormuştum da “Ön sıradan kara tahtayı iyi göremiyormuş!” gibi bir mazeret söylemişti.

Ama söz vermiştim önce kendime… Sonra Selvet’in ana babasına... Üç yıl boyunca kimseye ezdirmedim...

Bu öğrencim, yıllar sonra, bir hafta sonu, lise son sınıfta okuyan kızıyla ziyaretime geldi; Cağaloğlu’ndaki yayınevimize. Kızı da kendisi gibi kibar ve narin ve güzel bir yavrucaktı…

Hâl hatır sorarken öğrendim ki bir sağlık kuruluşunda çalışıyormuş. Onları öyle mutlu görünce içimden “Ne iyi etmiş de Valiliğe göndermemişim” dedim. Öğretmen bazen de öğrencisi için elini taşın altına koyabilendir.

         Hüseyin Erkan-Dilem Yayınevi
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.