“Yani biz Roman’ız” hocam

A -
A +
“Roman” kelimesinin bir edebiyat terimi dışında kullanıldığını ilk kez duyuyordum. Anlamadım!..
 
1969 Ekim’inin ilk günleri… Keşan’ın Paşayiğit köyü… Üç odalı muhtarlık binasında ilk kez bir hafta önce açılan ortaokulun hem öğretmeni, hem müdürü, hem müdür yardımcısı, hem kâtibiyim. Tek yardımcım, birkaç gün önce, “hizmetli” olarak aldığım aynı köyden Mustafa Bey. Matematik, Türkçe, İngilizce, sosyal bilgiler dâhil bütün derslere başka öğretmen olmayınca ben giriyorum... 
Altı saat ders bitmiş, öğrenciler evlerine gitmişti. Müdür odasında tek başımaydım. Hizmetli, çoktan başlamıştı temizliğe. Önümdeki bir kitaba dalmışken, kapının vurulduğunu duydum. Çekingen bir tıklayıştı bu. Bir türlü “gel” ya da “gir!” demeyi öğrenemediğim için “Buyurun!” deyip başımı kaldırınca, bir küçük misafirin durduğunu gördüm kapıda. “Girsem mi, girmesem mi?” ikircikliği vardı yüzünde. Ayağa kalkıp “Buyurun lütfen, buyurun!” dedim.
Uzun kara saçlı, kara kaşlı, kara gözlü, süt beyaz tenli minik misafir… “Gelmekle iyi mi ettim, kötü mü? Keşke gelmeseydim!” der gibi bir hâli vardı. Cesaretlendirmemle içeri girip yine ısrarımla oturdu bir sandalyeye. Hemen kalkıp gidecekmiş gibi eğreti ve çekingen duruyordu. Ben de yerime oturup “önce sizi tanımak isterim” dedim “Nasıl yardımcı olabilirim size?”
“Adım Selvet… Bu köyden… Evimiz Aşağı Mahallede…”
Cesaret vermek için: “Aa ne güzel! Bu köydensiniz demek. Yani Paşayiğitlisiniz; öyle mi?”
“Evet, Paşayiğitliyiz de Aşağı Mahalleden…”
Neden özellikle “Aşağı Mahalle”den olduğunu belirtiyordu ki? Merak ettim ama sormadım bunu:
“Nasıl yardımcı olabilirim size?”
“Duydum ki, bu okula öğrenci olmak isteyenleri alıyormuşsunuz.”
“Evet, doğru…”
Yine bir tereddüt yalayıp geçti yüzünü: “Diyelim ki, ben… Yani, diyelim ki, ben okumak istesem, beni de alır mısınız okula?”
Hiç tereddüt etmeden: “Elbette alırım; yeter ki sen iste!”
Öyle inanmaz bir tavırla baktı ki, sözümü tekrarlamam gerekti: “Şaka yapmıyorum; çok ciddiyim.”
“Ama üç yıl oldu, ben ilkokulu bitireli.”
“Olsun, hiç önemli değil…”
“Ama ben ‘Aşağı Mahalle’denim.”
“Fark etmez… İster aşağı, ister yukarı mahalle…”
“Anlamıyorsunuz beni. Biz Aşağı Mahalle’den, yani Roman’ız.”
“Roman” kelimesinin bir edebiyat terimi dışında kullanıldığını ilk kez duyuyordum. Demek ki bunlar, Paşayiğitlilerin büyük çoğunluğu gibi Batı Trakya göçmeni değil… Romanya göçmeni, olmalı” dedim içimden... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.