Peygamber efendimize, son derece dürüstlüğü ve sadâkati sebebi ile, en büyük düşmanları dahî "Muhammed-ül-emîn" derlerdi.
Vassâfzâde Esad Efendi 108. Osmanlı şeyhülislâmıdır. 1119'da (m. 1707) İstanbul'da doğdu. Tahsilini tamamlayarak müderris, sonra Galata Kadısı oldu. Anadolu, sonra Rumeli Kadıaskerliğine getirildi, nihayet şeyhülislâm oldu. Yaşlılığı ve hastalığı sebebiyle 1192 (m. 1778)de görevden alındı ve o sene vefat etti.
Bir dersinde şunları anlattı:
Peygamber efendimize (sallallahü aleyhi ve sellem), son derece dürüstlüğü ve sadâkati sebebi ile, en büyük düşmanları, azgın kâfirler dahî (Muhammed-ül-emîn=Kendine güvenilir Muhammed) derlerdi. Bu kudsî vazîfeyi, her türlü müşkilâta rağmen, devam ettirdi. Bir müddet sonra Cebrâîl aleyhisselam Ona Alak sûresinin 14 âyetini daha getirdi. Peygamber efendimiz Mekkelilere, onların zulümlerine rağmen, kendisine vahiy olunan Kur'an-ı kerim sûrelerini okuyor, onları hak dîne dâvet ediyordu. Mekkeliler, ona gülüyor, alay ediyorlardı. Namaz kıldığı ve görünmeyen bir ilâha ibâdet ettiği için, (Sen delirmişsin!) diyorlardı. O zaman, Allahü teâlâ, Kalem sûresinin 1-4. âyetlerini vahy etti. Bu âyetlerde meâlen, (Nun, Kalem ve onunla yazılanlara yemin olsun ki, Ey Muhammed, Sen deli değilsin. Doğrusu sana devamlı ecir [sevap] vardır. Şüphesiz Sen büyük bir ahlâka sahipsin) buyuruldu.
Kur'an-ı kerimin Allah kelâmı olmadığını ve Muhammed aleyhisselâm tarafından hazırlandığını iddiâ edenleri reddeden âyet-i kerimeler nâzil oldu. İsrâ sûresinin 88. âyetinde meâlen, (De ki, insanlar ve cinler birbirlerine yardımcı olarak, [belâgat, güzel nazm ve kâmil mânada] bu Kur'anın bir benzerini ortaya koymak için bir araya gelseler, yemin olsun ki, yine de benzerini ortaya koyamazlar) buyuruldu. Necm sûresinin 3 ve 4. âyetlerinde meâlen, (Muhammed, kendi arzusu ile konuşmaz.
[Çünkü O, tevhîdi ilân ve şirki yok etmek ve şeriatı yaymak ile emrolunmuştur. ]
Onun [din işlerinde] konuşması ancak vahiydir) buyurulmuştur.
Kehf sûresinin 110. âyetinde meâlen, (Onlara de ki, ben de ancak sizin gibi bir insanım. Ama, bana Rabbimin tek bir ilah olduğu vahiy olunmuştur.
[Zâtında benzeri, sıfatlarında şerîki, ortağı yoktur. ]
Rabbine kavuşmak isteyen bir kimse, amel-i sâlih, faydalı iş işlesin ve Rabbine ibâdet etmekte hiç şerîk [ortak] koşmasın) buyurmuştur.
Ve nihâyet, hâlâ Kur'an-ı kerimin Allahü teâlânın kelâmı olduğundan şüphesi olanlar için, Müddessir sûresi nâzil oldu.