Bir garip ölmüş diyeler -1-

A -
A +
Mutasavvıf Yunus Emre’yi tek bir yönüyle anlatmak pek mümkün değildir. Yunus Emre, şair olmanın yanı sıra, aynı zamanda edebiyatçı, âlim, mutasavvıf, mütefekkir (düşünür) gibi birçok vasfı da barındıran bir değerimizdir. Hazreti Yunus'un mesajını anlamak için şiirlerini ve eserlerini mutlaka okumalıyız. Yunus Emre’nin hayat tarzını anlamak için tek başına okumakta kâfi değildir. Okuduktan sonra, şiirlerindeki derin manaları anlamak için üzerinde derin bir şekilde tefekkür etmeliyiz. Ancak bu şekilde Yunus Emre’yi tam manasıyla idrak etmiş oluruz. Yazının bundan sonraki bölümünde Yunus Emre’nin "Şöyle Garip Bencileyin" şiiri üzerinde durarak, dilimiz döndüğünce şerh yapmaya çalışacağız. Hazreti Yunus'un  vermek istediği mesajı anlamaya ve anlatmaya gayret edeceğiz.
"Bir garip ölmüş diyeler.
Üç günden sonra duyalar.
Soğuk su ile yuyalar.
Şöyle garip bencileyin"
Yukarıdaki dörtlükte geçen kısım, Yunus Emre’nin "Şöyle Garip Bencileyin" adlı şiirinde geçen mısralardır. Bu dörtlükte geçen sözler Yunus Emre’nin mesajını en güzel şekilde özetlemektedir. Yunus Emre tasavvuf erbabı olması hasebiyle eserlerinde sıkça bu tür temalı şiirlere yer vermiştir. Şiirlerinde, insanın aciz ve muhtaç bir varlık olduğunu, fani bir ömre sahip olduğunu, kimsesiz ve garip olduğunu sıkça işlemiştir. Bunun yanı sıra İnsan-Âhiret ilişkisi, İnsan-Ölüm ilişkisi gibi hem dünya hem de ahiret hayatını ilgilendiren hususları çok sarih (açık) bir şekilde, her seviyeden insana anlatmayı başarmıştır. Dili, üslubu ve muhtevasıyla birlikte Yunus Emre hem halk hem de tasavvuf edebiyatının özelliklerini yansıtmıştır. Bunun için Hazreti Yunus'u bir kalıba sokmak mümkün değildir. O, kimi zaman bir şair, kimi zamanda kalbi Allahü teala sevgisiyle dolmuş bir hak âşığı görünümünde karşımıza çıkmıştır. Bu açıklama ve kısa bilgilerden sonra "Bir garip ölmüş diyeler/Üç günden sonra duyalar/Soğuk su ile yuyalar/Şöyle garip bencileyin" dörtlüğünü şerh (açıklama) etmeye geçebiliriz. 
              Adil Kaan Söylemez
 
 
ŞİİR
 
   Bahar geldi bizim ellere
 
Geldi bahar ayı bizim ellere
Akar boz bulanık derelerimiz
Koyunlar kuzular meleşir oldu
Kuş sesiyle doldu yörelerimiz
 
Guk guk diye öten kuşlarımız var
Tarlada imece işlerimiz var
Ocaklarda pişen aşlarımız var
Kirmen eğiriyor ninelerimiz
 
Laleler açıyor yüce dağlarda
Yeşilden örtü var bizim dağlarda
Yaylaya göç başlar tam bu aylarda
Eritti karını yaylalarımız
 
Kızlar ayırırlar sütten kaymağı
Çiftçiler çalışır sürer toprağı
Fındık bahçeleri açtı yaprağı
Yine yeşillendi bahçelerimiz
 
Dökülmüş zülüfler yanağa yüze
Ara sıra bakışırız göz göze
Süleyman Usta’yım hayranım size
Emine, Fadime, Haticelerimiz
 
Süleyman Usta-Espiye/Giresun
 
 
 
ESKİMEZ KELİMELER
 
NİHAN: Farsça kökenli olup “saklı” anlamındadır. Benzer kelime olarak mahfi kelimesi de gizli saklı anlamına gelir. İkinci bir anlamı da bulunmayan; görünmeyendir. Aynı anda sır anlamında da kullanılmaktadır. Nihan kelimesi beraberinde aldığı kelimelerle yapılan tamlamalarda birçok anlamda kullanılagelmiştir. Örnek olarak “nihân-hâne” saklanılacak yer, mağara; mahzen; bodrum. Anlamına geldiği gibi, “derd- nihân” gizli üzüntü, “genc-i nihân” gizli hazîne, “kâşif-i esrâr-ı nihân” gizli sırlan keşfeden veya mecazen keramet sahibi, “nihân-sû” yüce âlem gibi tamlamalardır. Fuzuli'nin mısralarında "nihân" kelimesi şu şekilde kullanılmıştır:
“Sordum ‘meğer bu dürc-i dehendir’ dedim, dedi:
Yok yok devâ-yı derd-i nihânın durur senin”
Bugünkü anlamı: “Sordum, meğer bu bir mücevher kutusu mudur?/Yok yok senin gizli derdinin ilacıdır dedi.”
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.