İstanbul’u kurtaramayacağız, bari terk edelim!

Sesli Dinle
A -
A +
Prof. Celal Şengör, Fatih Altaylı’ya ‘beklenen büyük deprem endişesi’ sebebiyle İstanbul’u terk edeceğini anlatmış.
 
“İyi de, sen zemini sağlam yerde oturuyorsun. Niye başka şehre gidiyorsun?” diye sormuş haklı olarak.
 
Şengör de sebebini sıralamış;
 
“Kurtarma çalışmaları için sokaklara girilemeyecek. Kente giren-çıkan yolların önemli bir bölümü kullanılamaz hâle gelecek.
Ortaya çıkacak kaos ortamında sağ kalanlar da günlerce, belki haftalarca bloke olacak.
 
Elektrik, su, doğalgaz, kanalizasyon altyapısı bitecek.
 
İlk gün her yerde yangınlar olacak. İtfaiye enkaz altında kalacağı için bu yangınlara müdahale edilemeyecek.
 
Şehir dışından yardım gelemeyecek. Bugün deprem bölgelerine giden yardım ve kurtarma ekiplerinin yüzde 60’ı İstanbul’dan gidiyor.
İstanbul yıkılınca zaten çok az ekip gelebilecek, gelenler de şehre giremeyecek.
 
Birkaç gün içinde kentte açlık başlayacak, yağmalar başlayacak.
Bunu salgın hastalıklar takip edecek.
 
Enkazlar uzun süre kaldırılamayacak.
 
Kenti ağır bir koku saracak, nefes alınmaz hâle gelecek.”
 
Benzer bir cümleyi yıllar evvel müteahhit Ali Ağaoğlu da kurmuş, “Deprem olursa İstanbul’a ordu bile giremez, ölen şanslıdır” demişti.
***
Bu cümleler her ne kadar ürkütücü olsa da, deprem gerçeği bu.
 
İstanbul, 7,5 büyüklüğünde deprem üretme potansiyeline sahip iki diri fayın üzerinde.
 
Korkutan senaryo her an gerçek olabilir ki, Allah muhafaza.
 
Gerçekleştiğinde neler olduğunu 6 Şubat depremlerinde gördük.
7,7 ve 7,6’lık depremleri aynı gün yaşadı bölge.
 
Celal Şengör’ün bahsettiği korkunç senaryo da, depremin vurduğu 11 şehrin çoğunda yaşandı birebir.
 
Düşünsenize; böyle bir felaketin olacağını önceden biliyor olsaydık bile, yardım yetiştirmek imkânsızdı neredeyse.
 
Her enkazın başına bir kurtarma ekibi koyabilmek için, öncesinden 10 milyon kişilik kurtarma ekibi hazır tutulmalıydı binaların başında ki, deprem olur olmaz hemen yardım çığlıklarına yetişebilsinler.
 
Sadece ekiple bitmiyor, bir de bunların her birinde vinçler, kazıcı ekipmanlar hazır tutulmalıydı ki, yardım edebilsinler!
 
Bu mümkün olabilir miydi?
 
Asla.
 
Demek ki, deprem olduktan sonra gösterilecek çaba elbette değerli ama aslolan işi oraya bırakmak değil, öncelik şehirleri ‘sağlam binalara’ kavuşturmak.
 
Şimdi oraya gelelim.
***
Devlet, Marmara depremi sonrası kamu binalarını büyük oranda yıkıp güçlendirirken 16 milyonluk İstanbul’da vatandaş ne yaptı?
 
İlk kentsel dönüşüm alanı Fikirtepe bunun çarpıcı bir örneği…
 
Hazine arazisini işgal ederek yapılan uyduruk gecekondulara karşılık, bölgeye yapılan milyonluk plazalardan bilmem kaç tane daire istedi.
Aç gözlüler yüzünden o bölgenin dönüşümü yılan hikâyesine döndü, çözülmesi yıllar sürdü. Bu esnada birçok müteahhit battı.
 
Peki siyasiler ne yaptı?
 
Belediyeler oy kaybetme endişesiyle vatandaşı çürük binalardan zorla tahliye edemedi, ikna ederek dönüştürmeye çabaladı… O da tehlikeyi uzun zamana yaydı.
 
Muhalif zihniyetin yaptığı ise daha büyük rezalet…
 
Kentsel dönüşüm kanununun iptali için Anayasa Mahkemesine mi başvurmadılar…
 
Dönüşüm yapılacak bölgelere gidip, güya vatandaşı savunuyormuş ayağıyla kentsel dönüşümü engellemeye, bölge halkını kışkırtmaya mı çalışmadılar...
 
Benzer örnekleri Hatay’da da yapmışlardı, binlerce insanın ölümündeki günaha ortak oldular.
 
Allah korusun, gerçekleşmesi durumunda ülkemizin millî güvenliğini bile tehlikeye atacak böyle bir felakete tedbir almak, vatandaşı ikna etmek için kira yardımı, kredi ve hibe desteği dâhil, elinden geleni yapan hükûmet, bir de bunlarla uğraştı yıllarca.
 
Maraş depremleri kafaları biraz daha dank ettirdi, bakanlığın başlattığı “Yarısı bizden” kampanyasına dün Bakan Özhaseki’nin verdiği rakamlara göre 1 milyon 20 bin bireysel başvuru yapıldı.
 
Bunların içinde uzlaşı sağlanan 118 bin konutta proje aşamasına geçilebildiğini biliyoruz.
 
Yüzde yüz uzlaşma sağlanan bina sayısı ise ne yazık ki 14 binde kaldı.
***
Bugün geldiğimiz noktada İstanbul’un durumu şudur;
 
İstanbul’da toplam 7,1 milyon bağımsız yapı bulunuyor.
 
2000 yılından bu yana dönüştürülen bina sayısı 3,8 milyon.
 
Geriye kalan riskli bina sayısı 1,5 milyon.
 
Bunların 600 bini ACİL dönüşmesi gereken yapı.
 
İstanbul’da şu an 170 bin dönüşüm konutu inşa ediliyor.
 
Bunun 140 binini Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız yapıyor...
 
30 binini ise başta ilçeler olmak üzere, belediyeler.
***
Peki, CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediyesi ne yapıyor dersiniz?
 
Güya 5 yılda 100 bin konut sözü vermişlerdi.
 
Geçenlerde Tevfik Göksu’nun resmî verilere dayanarak yaptığı sunuma bakarsanız, sadece önceki dönemden devraldıkları konut projelerini tamamlayabilmişler.
 
4,5 yılda sıfırdan başlayıp bitirdikleri konut sayısı ise ‘SIFIR’mış.
 
AK Parti döneminde İBB bütçesinin yüzde 5,5’i kentsel dönüşüme ayrılırken, CHP döneminde bu oran yüzde 1,59’a düşmüş.
 
KİPTAŞ, AK Parti döneminde yıllık 3 bin 200 konut üretirken, CHP döneminde yıllık ortalama 349 adede inmiş.
 
Gecekondu dönüşüm alanlarında geçmişte yıllık 680 konut üretilirken, son 4,5 senede üretilen konut sayısı SIFIR olmuş.
 
Bu nasıl olabilir?
 
Geçen yılın faaliyet raporuna bakın; “İstanbul’un afete dayanıklılığını artırmak” için koca bir yılda harcanan para 63 milyon 569 bin lira.
 
Oysa sırf göz boyamak için reklama harcadıkları meblağ aynı sene 908 milyon lira.
 
İstanbullular vadedilen 100 bin konutun hesabını sormayacak mıdır?
***
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, İstanbul’a özel deprem kanunu çıkarılacağını açıkladı dün.
 
Yani, bugüne kadar yapılan ve hâlihazırda yapılmakta olan proje sayısına bakıldığında anlaşılan o ki, yük hükûmetin üzerinde.
 
Çıkarılacak kanun hem belediyeleri, hem vatandaşı zorlayıcı olacak ki, amacına ulaşsın.
 
Devlet, masrafın yarısını karşılayıp, iki yıl geri ödemesiz, sıfır faizle dönüşümü bitirmeye çalışıyor, daha ne yapsın?
 
Buna rağmen, önümüzdeki martta yapılacak yerel seçimler öncesi bir de zorlayıcı tedbirler alır mı?
 
Orasını göreceğiz!
 
İnşallah bunlarla uğraşırken, korktuğumuz afet başımıza gelmez.
 
Durumu bilin de, Celal Şengör gibi İstanbul’u terk mi edersiniz, yoksa çürük binalar yüzünden İstanbul’a hapsolmaya razı mı gelirsiniz, kararını siz verin.
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.