Radara kızanlar ‘kuralsızlık’ istiyormuş!

A -
A +

Toplum olarak en büyük problemlerimizden biri, söyleneni iyice anlamadan, tecrübe etmeden fikir yürütmek olsa gerek.

 

Öncelikle belirtmeliyim ki, uzun yolda çok araç kullanan biriyim.

 

Bu tecrübeyle önceki yazımda, bayram için yollara dökülen vatandaşların adım başı konulan radar sistemlerine gösterdiği tepkiye hak verdim.

 

Mesaj ve maillerle çok yoğun dönüş aldım.

 

Okuyucularımızın neredeyse tamamına yakını teşekkür etti.

 

Sırf ceza yememek için bayramı evinde geçirdiğini söyleyenler dahi oldu.

 

Çok yakından tanıdığım, asla 80-90 km hızı geçmeyen biri, ne zaman uzun yola çıksa arkasından iki-üç ceza geldiğini anlattı.

 

Bunlara karşılık, çok az sayıda da “Kural böyle, uyacaksınız!” minvalinde cevap verenler oldu.

 

Eminim onlar da ya bayramı evinde geçirmiştir yahut yüzlerce kilometrelik yolda direksiyon sallamayıp, "uzaktan sallamayı" tercih etmiştir.

 

Zannediyorlar ki biz “Kural tanımayın” diyoruz!

 

     ***

 

Oysa güvenli seyahat için yol güzergâhlarında yapılması gerekip de yapılmayanları, bu eksiklikleri tamamlamayanların, kendi açıklarını kapatmak için koydukları ‘işkenceye dönüşen’ kuralları sorguluyoruz.

 

120 ile giderken, birdenbire 50’ye, 30’a kadar inmemizi buyuran sistemdeki eksik ve yanlışlara dikkat çekiyoruz.

 

Örnek de veriyoruz üstelik…

 

Çorum Osmancık mesela…

 

Aynı güzergâhtaki pek çok ilçeden bat-çık sistemlerle güvenli şekilde geçerken, Osmancık’a geldiğinizde ne bir tane alt-üst geçit görüyorsunuz, ne de bat-çık yatırımı.

 

Sıralamışlar radarları, koymuşlar ışıkları, birinden kalkıp, öbüründe duruyorsunuz.

 

Hiç değilse sabit hızla giderken sıralı sistem yeşil ışıkta geçebilelim değil mi? O da yok.

 

Uluslararası taşımacılık güzergâhı olan; İstanbul, Sakarya, İzmit gibi milyonlarca insanın yaşadığı Batı’daki şehirleri Karadeniz’e, Doğu’ya ve İç Anadolu’nun bir kısmını bağlayan bir yolda bu yapılan zulüm değil de nedir?

 

Bunları söylemek kabahat mi?

 

     ***

 

Ayrıca, yüzölçümü Türkiye’nin yarısı kadar bile olmayan Almanya’da bizim dört katımız otoban olduğundan bahsetmiştim.

 

Hatta bazılarında hız sınırlaması da yok… 70’le gitmeyi marifet zannedenlere bunu da hatırlatmış olayım.

 

Gelişmişlik yasaklarla, cezalarla değil, işte bu hizmeti vatandaşa sunmakla olur...

 

Oysa bizim ülkemizde henüz Doğu-Batı eksenini kuzeyden bağlayan bir tane bile otoban bulunmuyor.

 

İran’dan başlayın, doğu ve kuzeye doğru çıkın, bütün ülkelere kara yolu ulaşımı da az önce bahsettiğim Osmancık’tan geçen duble yoldan sağlanıyor.

 

“Kurallara uyacaksınız” diye millete parmak sallayanların, kamu otoritelerine de dönüp “Vatandaşın güvenli ve rahat seyahatini sağlamak için daha çok otoban yapacaksınız. Uluslararası taşımacılık hattı olan bu yolları, otoban yapılana kadar hiç değilse bat-çık sistemlerle, alt ve üst geçitlerle rahatlatacaksınız” demesi gerekmiyor mu?

 

     ***

 

Gelişmiş ülkelerdeki kuralları uygulamak için önce o ülkelerdeki imkânları vatandaşa sunmak gerekir…

 

Medeniyet de, gelişmişlik de ancak böyle mümkün olur.

 

Batı’da her türlü altyapı tamamlanmış, alınabilecek bütün yol tedbirleri alınmış, kurallar ona göre konulmuş.

 

Ayrıca ehliyet alabilmek için bir onların uyguladıkları eğitime bakın, bir de bizimkine…

 

Otoyollarımız keyfine göre gidenlerle dolu…

 

Batı’da 150 km hız limiti olan otobanda en sol şeritte 70’le gideni göremezsiniz, olursa da cezayı basarlar...

 

Sollamayı yapıp, hemen hızlarına uygun şeride geçerler.

 

Peki Türkiye’de hiç hızlı şeritte yavaş gittiği için ceza yiyeni işittiniz mi?..

 

Sadece hızı aşmak değil, kuralsa bu da kural.

 

Radar tartışmasına “kurallara uyacaksınız” diye tepki gösterenlerin çoğu eminim bunlardan oluşmakta.

 

Oysa çok düşük hızlarla seyahat etmek de özellikle virajsız yollarda yorgunluk ve uykuyu artırmakta, kazalara sebep olmakta.

 

Çoğu tır ve kamyon kazalarına bakın, altından aynı sebep çıkmakta.

 

     ***

 

El netice…

 

Radar tartışmasına ‘kuralsızlık istiyorlar’ demek, vatandaşın rahat ve güvenli seyahat etmesini istememek demektir.

 

Hülya Avşar gibi şoförünüz varsa, zaten uzak mesafelere de kara yoluyla gitme zahmeti çekmiyorsanız rahat rahat sallayabilirsiniz tabii.

 

Peki, olmayan hizmetin işkencesini, sistemdeki keyfîlikleri, devletin yapması gerekeni yapmadığı hâlde, bir de bunun cezasını vatandaşa kestiğini kim dillendirecek?

 

 

 

Yücel Koç'un önceki yazıları... 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.