"Bu adamın korkunçluğu nerede?" Nobel ödüllü yazar Knut Hamsun Sultan Abdülhamid’i anlatıyor

Düzenleyen: / Kaynak: Türkiye Gazetesi
- Güncelleme:
"Bu adamın korkunçluğu nerede?" Nobel ödüllü yazar Knut Hamsun Sultan Abdülhamid’i anlatıyor

Kültür - Sanat Haberleri  / Türkiye Gazetesi

Batılıların “Sultan Abdülhamid” algısını Nobel Edebiyat Ödülü sahibi, Norveçli yazar Knut Hamsun anlatıyor. İstanbul’daki hatıralarını kaleme alan edebiyatçı, Cuma selamlığından, aktüel hadiselere, 130 yıl önce bir Avrupalının zihnindeki Osmanlı imajını yansıtıyor.

1859 yılında doğan, 19 Şubat 1952 yılında ölen Knut Hamsun "Markens Grøde (Dünya Nimeti) eseriyle 1920 Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandı.

Açlık romanıyla tanınan Knut Hamsun’un seyahati yazıları “İstanbul’da İki İskandinav Seyyah” adıyla Türkçe’ye de çevrildi.

1900-1901 yıllarındaki gezilerine dair yazılardan oluşan kitapta bazen şaşırtıcı tespitler bazen de Batı basınında nasıl bir propaganda yürütüldüğü gözler önüne seriliyor.

Knut Hamsun her ne kadar Batı medeniyeti güzellemeleri yapıp Osmanlı'yı ve Doğu'nun kültür kodlarını küçümseyici ifadeler kullansa da kendisi Norveç işgal edilmeden önce yaptığı Nazi taraftarlığıyla biliniyor. 

Yani onca yıllık edebi, fikri faaliyetin neticesinde hayatının vardığı nokta Hitlerle el sıkışmak oluyor.

"Bu adamın korkunçluğu nerede?" Nobel ödüllü yazar Knut Hamsun Sultan Abdülhamid’i anlatıyor

BİR HARBİ MİRAS ALDI

Hamsun’un Osmanlı’ya dair değerlendirmelerini yazarken nasıl bir bakış açısına sahip olduğunu kitabın başında şu cümlelerle ifade ediyor:

“Ben otuz senedir, ‘beceriksiz sultanlar tarafından iflasın eşiğine getirilmiş bir memlekete dair’ yazılmış yazıları okumaktayım. Halbuki vapur, bağlık bahçelik küçük şehirleri ve güllerin kıpkızıl parıltısıyla gözümüzü alan bir masal diyarında yol alıyor.” 

Kitabın başka bir yerinde Mithat Paşa ve Jöntürklerin yol açtığı yol açtığı 93 Harbine şu göndermeyi yapıyor:

“Abdülhamid büyük bir harbi miras olarak devraldı. Tahta çıktığının ertesi yılı ülkeyi Rusya'ya karşı müdafaa etmek mecburiyetinde kaldı. Ve kaybetti. Nesiller boyunca yenilen ecdadı gibi mağlup oldu. Bir zamanlar Viyana kapılarına dayanmış ordularına ne olmuştu?...

“Abdülhamid Rus Harbinden ders almıştı. Ordusunu yeniden tanzim etti ve asri silahlar satın aldı. Avrupa'dan bu silahIarın kullanımını öğretmek üzere hocalar getirtti. Bu reformlara zevk için değil mecburiyetten başlamıştı.”

 

ÇOK ÇALIŞKAN BİRİ

Hamsun’nun hatırlarında gerek Sultan Abdülhamid gerekse Müslüman alemine dair çok kaba, çirkin ve saldırgan ifadeler, peşin hükümler, bariz yanlış bilgiler bolca yer alıyor.

Fakat bütün bunlara rağmen insaflı değerlendirmelerde de bulunuyor. Şöyle diyor Hamsun:

“Abdülhamid Türkiye'ye uzun senelerdir sahip olmadığı bir itibar kazandırmış gibi görünüyor. Sultan ülkede ticaretin gelişmesiyle ilgilendi, mekteplerde yapılan reformlara itiraz etmedi, demiryolları inşaatına izin verdi, ordusunu yeniden tanzim etti.

Kendisinin çok çalışkan bir kimse olduğu, sabahın beşinde kalktığı, icabı halinde hemen emrinde bulunmaları için katipleri sarayda gecelettiği söyleniyor.

Vücut yapısı itibariyle, asil bir Türk olduğu göz önünde bulundurulduğunda zayıf bile sayılabileceğini kendi müşahedelerime dayanarak belirtebilirim."

“SULTANI NASIL KÖTÜLEDİK?”

Knut Hamsun Cuma selamlığına da katılarak sultanı görüyor.

“Bugün cuma. Sultan camiye gidecek. Bu merasime katılmak üzere icazet almalıyım. Maksadım zat-ı şahanelerinin erkanı ile birlikte ibadet ettikleri caminin içine girmek değil, cami dışında yapılan Şark memleketlerine has geçit merasimini seyretmek.”

Bu girişten sonra uzunca anlattığı yolculukta, harem hakkında Batı’daki klasik hayale dayalı söylentilere detaylıca yer veriyor.

Hamsun ve arkadaşları Cuma selamlığını yabancı sefirler için ayrılan özel bir bölümden seyrediyor. Burada Almanlar ve “Yankee”ler dediği Amerikalılar da yer alıyor. Aralarında geçen şu değerlendirmeleri paylaşıyor:

“Tam o sırada minarenin şerefesinden molla müminleri duaya çağırmak üzere ezan okumaya başlıyor. Askerler rahat vaziyetine geçiyor; zabitlerden bazıları sigara yakıyorlar. Camiden ara ara bir şarkı duyuluyor... [Okunan namaz dualarını şarkı olarak isimlendiriyor]

‘Hiç de korkunç bir adama benzemiyordu!’ diyor Yankee hanımlardan biri. Sükut-u hayale mi uğradılar acaba?

Ben şahsen, bu adama zaten insani bir çehre ve vakur bir tavır layık bulmaktaydım.

Sansasyonel neşriyatın Türk Sultanı hakkındaki hükümlerine karşı beslediğim şüpheler kuvvetlenmediyse de ortadan da kalkmış olmuyor.

Bu adamın korkunçluğu neredeydi? Neredeydi kurnaz, zalim katil?

"Bu adamın korkunçluğu nerede?" Nobel ödüllü yazar Knut Hamsun Sultan Abdülhamid’i anlatıyor

Onu sonradan bir kere daha gördüğümde de kahverengi bakışları açık ve iyi niyetli ifadesiyle beni cezbedecekti.

Sultan yorgun görünüyordu. Askerlerin selam duruşunu Asyalı bir kayıtsızlıkla cevaplandırdı. Ancak bu iade-i selam bile, kendisi tarafından vazife edinilmişti.

Selefi Abdül Aziz selamlarına asla cevap vermezmiş. Burada adil olunacaksa, bu küçük hususiyet Sultanın vahşi tabiatı hanesine eksi, insani tarafları hanesine ise bir artı olarak kaydedilmelidir.

Geçenlerde bir ajans haberinde Sultanın pek sinirli ve öldürülme şüpheleri içinde olduğunu, bu sebeple yatağının önünde hançerler bulundurduğunu okumuştum. Zevcesinin uykusunda kıpırdaması üzerine Sultan'ın korkuyla fırlayıp kadını hançerlediğini yazıyorlardı.

"Bu adamın korkunçluğu nerede?" Nobel ödüllü yazar Knut Hamsun Sultan Abdülhamid’i anlatıyor

-Batı basınında Sultan Abdülhamid imajı-

Sanki Türk Sultanı, “kesim zamanı et bolluğun bir sosisin lafı mı olur” diyen Norveç atasözünü ezberine almış gibi; nasılsa 299 tane daha karısı var; gelsin bir diğeri!  [İşittiğine göre Sultanın 300 hanımı varmış!]

Yıllar yılı mecmualar, Sultan'ın gayrı insani taraflarını yazdılar. Gazetecilerin Sultan hakkındaki genel hükümlerinin cidden dışına çıkan makalelere ise çok ender tesadüf ediliyor.

Bunlardan birincisi Bab-ı Ali'deki eski Amerikan sefiri Terell'e ait, ikincisi "Ben-H ur'' un yazarı General Wallace, üçüncüsü eski bir Konstantinopel’lü olan ve Sultan'ı şahsen tanıyan Pier Loti, dördüncüsü ‘Türkiye şartlarını gayet iyi bilen’ yazar Sidney Whitman tarafından yazılmış.

Neşriyat denizinde sadece birer damla da olsalar, yine de bir ağırlıkları var şüphesiz. Dile getirdikleri fikirler neler?

Sultan Abdülhamid ‘çok nadir tesadüf edilebilecek entelektüel meziyetleri olan’, ‘bilerek ve isteyerek zalimce davranmak kabiliyeti olmayan’ bir adamdı.

‘Hiçbir Avrupalı hükümdar misafirlerini daha hürmetkar, daha kibar bir şekilde karşılayamazdı’, ‘Halkının aydınlanması için seleflerinin hepsinden daha fazla gayret sarf etmişti ve bundan dolayı takdire layıktı.’

‘Ermeni katliamı’ bizzat Ermeniler tarafından ve bu ''kan banyosu"nu ileride tahrik maksadıyla kullanmak üzere yaptırılmıştı.”

"Bu adamın korkunçluğu nerede?" Nobel ödüllü yazar Knut Hamsun Sultan Abdülhamid’i anlatıyor

SULTAN ABDÜLHAMİD DEVRİ DEVAM ETSEYDİ...

Knut Hamsun’un 1899’yılında gördüğü Sultan Abdülhamid devrinin gidişatı hakkında şu değerlendirmeyle sözlerini bitiriyor:

“Mümin Türk sarıklı başını sallayarak, sükunetini muhafaza edebilir, padişahı mümkün olanı yapmaktadır. Padişah zekidir ve öğrenmeye başlamıştır…

‘Hasta adam’ Şark'a bakıyor ve hesap ediyor. İstikbali açık, kuvveti yerine geliyor, günleri aydınlanıyor. Boğaziçi'ndeki ‘hasta adam’, günün birinde eski sultanların sarayına doğru uzanıp peygamberin cübbesini ortaya çıkaracak ve dünyayı ateşe verebilecek adamdır.

İslam bir zamanlar yüksek bir kültürü temsil ediyordu. Konstantinopel'i payitaht yapan bir Müslümanlar federasyonunda Garp ve Şark medeniyetlerinin membaları birbirine kavuşacak ve muhtemelen yepyeni bir kültür nehri fışkıracaktır.

Bazı ahmaklar dünyanın selametinin ve istikbalin yalnızca demiryolları inşaatı, sosyalizm ve Amerikan kükremesinden ibaret olduğunu anlamakta güçlük çekmekteler.

Öyleyse yeni kültür bu ahmakların olsun. Bu kültür, dünyadaki milyarderlerin maddi imkanlarını yaşatmaya kâfi geldiği nadir bir şey olarak varlığını devam ettirebilir.”

"Bu adamın korkunçluğu nerede?" Nobel ödüllü yazar Knut Hamsun Sultan Abdülhamid’i anlatıyor

Tabi Knut Hamsun dışarıdan bir şahit olarak gördüğünü aktarıyordu. Bir de görünmeyen tarafta yapılan hesaplar, kurulan planlar vardı.

Sultan Abdülhamid’in tahttan indirilmesiyle birlikte Osmanlı İmparatorluğu hızla uçuruma sürüklenmeye başladı ve tarihe karıştı.

Düzenleyen:  - Kültür - Sanat
Kaynak: Türkiye Gazetesi
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Karahisari20 Şubat 2024 21:01

Elinize sağlık kaleminize kuvvet

Onur Kadir20 Şubat 2024 09:50

Teşekkürler Ali Bey, faydalı bir yazı kaleme almışsınız

Sonraki Haber Yükleniyor...