Edebiyatçılar maziyi anlattı: Ramazan hatıraları silinmez

Düzenleyen: / Kaynak: Türkiye Gazetesi
- Güncelleme:
Edebiyatçılar maziyi anlattı: Ramazan hatıraları silinmez

Kültür - Sanat Haberleri  / Türkiye Gazetesi

Ramazana dair hatıralarını anlatan edebiyatçılar, bu ayda yaşananların ruhta izler bıraktığını dile getiriyor. Şair Nurullah Genç, çocukluk ramazanlarına coşkunun hâkim olduğunu söylüyor. Sadık Yalsızuçanlar kendilerine yemek hazırlayan Ermeni komşularını yâd ediyor. Selahattin Yusuf ise Doğu Karadeniz’deki “yemyeşil” ramazan akşamlarını anıyor. İskender Pala da yalnız geçirdiği bir ramazanı anlatıyor...

MURAT ÖZTEKİN'İN HABERİ- Ramazan ayı maneviyatın doruğa ulaştığı bir zaman dilimi olmasının yanında hatıraların da membaı... Yılda bir defa kendine has ritüel ve âdetleriyle gelen aya dair edebiyatçıların da birçok hatırası var. Özellikle ramazanın Osmanlıdan kalan şekilde coşkuyla yaşandığı devirlere şahitlik eden edebiyatçıların… 

Mesela Hüseyin Rahmi “İlk Orucum” adlı eserinde dokuz yaşında büyük ninesinin bir günlük orucunu kendisinden bir mecidiye altınına “satın alma” hikâyesini ve bunu zahmetsiz yapmak için çevirdiği dolapları neşeli şekilde anlatır.

Yahya Kemal, meşhur “Atik Valde’den İnen Sokakta” şiirinde bir ramazan akşamı Üsküdar’daki Atik Valide Camii’nde “oruçsuz ve neşesiz” kalışını ama bu hâline üzüldüğü için imanına şükredişini “Onlardan ayrılış bana her an üzüntüdür; Mademki böyle duygularım kaldı, çok şükür!” diye mısralara döker.

Halit Fahri Ozansoy da ramazanın ilk hilalinin görünmesiyle birlikte çalınan davulla ilan edildiğini anlatır, “Ne hoştu o gelenek! Ne şevk, ne cümbüştü, bir zamanlar o ilk ramazan akşamı!” ifadesini kullanır.

Ahmet Hamdi ise “Beş Şehir” adlı eserinde kendi zamanında artık kaybolmakta olan ramazan sergilerinden söz açar ve “Bayezıt Camii’nde ramazanları açılan sergiler kibar halkın toplantı yerleriydi” der. Cenap Şahabeddin de eski günleri hasretle anar: “Minarelere mahyalar asılmış, camekânlar müteaddit mumlu fenerler ile dolmuş, mutat olmayan bir tarzda her taraf aydınlanmıştır.” 

Peki günümüzün edebiyatçıları eski ramazanları nasıl yâd ediyorlar ve neleri özlüyorlar?

COŞKU HİSSİ HÂKİMDİ

Şair Nurullah Genç “Çocukluk ramazanlarım Erzurum’un kış günlerinde geçti” diyor ve sözlerine şöyle devam ediyor:

"O günlere 'coşku hissi' hâkimdi. Eski ramazanlara dair en unutamadığım husus ise tuttuğumuz tekne oruçlarıydı. Çocukken büyüklerimize 'Bizi niye sahura kaldırmadınız!' diye yakınırdık. Onlar da bizi gece kaldırır ve oruç tutmaya başlardık. Tabii, dayanamaz, tekne orucu diye öğleden sonra açardık. Ancak gerçekten oruç tuttuğumuz zannederek huzur duyardık ve rüşdümüzü ispatladığımızı düşünürdük. Ramazanın son gününde ise 'Arafalık' diye kapıları çalar hediye toplardık. Ama bugünkü gibi her evden çikolata çıkmazdı. Kimi çantamızı açar bir yumurta bırakırdı, kimi üç zeytin, kimi de birer havuç…"

Edebiyatçılar maziyi anlattı: Ramazan hatıraları silinmez - 1. Resim

YALNIZLIK VE ORUÇ 

Edebiyatçı İskender Pala “Ramazan denince benim aklıma gelen ilk kelime merhamet olur. Çünkü ramazan her bakımdan insanların merhamete ve rahmete gark oldukları bir mevsimdir. Bu ayda Allah’ın rahmeti de ziyadesiyle kuluna ulaşır, insanların yürekleri yufkalaşır” diyor. Pala kendi zihninin derinliklerindeki ramazanı da şöyle anlatıyor:

"Ramazan denilince ilk defa hasreti, hicranı hissettiğim bir Erzurum ramazanını hatırlarım. İlk defa üniversite öğrencisi olup Erzurum’da henüz kimseyle tanışmadığım bir dönemde ramazan ayı geçirmiştim. İçim ezilmiş, kalbim kırılmış ve bunları oruca yüklemiştim. O günlerdeki iftarın, sahurun ve yalnızlığın tam orucun ruhuna uygun olduğunu düşünürüm hâlâ…"

Edebiyatçılar maziyi anlattı: Ramazan hatıraları silinmez - 2. Resim

DOĞU KARADENİZ'DEKİ "YEMYEŞİL" RAMAZANLAR

Yazar Selahattin Yusuf ise Doğu Karadeniz’in orman köylerinden birinde geçen “yemyeşil” ramazan akşamlarını hatırlıyor:

"Çocukluk ramazanlarıma dair hatıralarım Trabzon’un bir orman köyündeki yaz aylarına dair. Rahmetli annem iftar yemeği hazırlamış, soframızı dışarıdaki çimenlerin üzerine kurmuşuz ve oruç açıyoruz. Hâlâ kokusu burnumda; yemekte taze fasulye kavurması var. Bütün aile sofranın etrafını sarmış ve TRT Radyo’da tok bir sesle okunan o meşhur iftar duasına “âmin” diyoruz. Hafızamın en derinlerinde bu dua anı var. Eski ramazanlarım tabiatla iç içe; insanların gözleri dâhil yeşil olmayan hiçbir şey yok! Ben ramazanı sevinç kelimesiyle birlikte anmayı seviyorum. Gerçekten ramazan, kaynağını bilmediğim bir sevinç iklimi meydana getiriyor. Bu büyük ihtimalle birlik duygusundan doğuyor. İnsana biyolojik olarak haz veren yemek yemek, iftarla saatinde büyük bir metafizik neşe ve şiire dönüşüyor."

Edebiyatçılar maziyi anlattı: Ramazan hatıraları silinmez - 3. Resim

ERMENİ KOMŞULARIMIZ AÇIKTAN YEMEK YEMEZDİ

Yazar Sadık Yalsızuçanlar “Ramazan hatıraları unutulmuyor. Özellikle ilk oruçlarımız ruhumuzda derin izler bırakıyor. Ben de 1960’ların Malatya’sında çok çocuklu bir ailede büyüdüm. Sofralarımız kalabalık ve bereketli olurdu. Babam ve dedem bizlere iftariyelik hediyeler alırdı. Onları özenle saklar, muazzam bir coşku ile oruç açmayı beklerdik” diyor.

Gayrimüslim komşularının da olduğunu söyleyen Yalsızuçanlar “Ermeni komşularımız bize yemek yapıp getirirler, asla açıktan oruç yemezlerdi. Hatta bazılarının bize hürmeten oruç tuttuklarını hatırlıyorum. O günleri çok özlüyorum” ifadelerini kullanıyor. 

Edebiyatçılar maziyi anlattı: Ramazan hatıraları silinmez - 4. Resim

Düzenleyen:  - Kültür - Sanat
Kaynak: Türkiye Gazetesi
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...