Hollywood insan fıtratına savaş açtı! Yönetmen Nazif Tunç’tan lobilere eleştiri

Sanat dünyasına eleştiriler getiren “Altın Buzağı” filmini anlatan yönetmen Nazif Tunç “Tarihte ‘Altın Buzağı’nın insanlarda meydana getirdiği büyünün bir benzeri bugün sinema yoluyla insanlara uygulanıyor. Biz de özgür ifadeyi yönetmenlerin elinden alan çevreyi gözler önüne seriyoruz” diyor.
MURAT ÖZTEKİN -Sinema dünyasındaki yapılar, global sermayenin beyazperdedeki rolü, seyirciye yüklenen negatif mesajlar ve diğerleri… Beyazperdede çok tartışılan karanlık tablo, yine “beyaz perdede” anlatılacak. Kur’an-ı kerimdeki Samiri kıssasından ilhamla kaleme alınan modern bir hikâyeyle, günümüzde kamera arkasında yaşanan durumları gözler önüne seren “Altın Buzağı” filminin çekimleri İstanbul’da devam ediyor. Ben de yönetmenliğini Nazif Tunç’un üstlendiği eserin setine misafir oldum; hem filmde küçük bir rol alıp bir gazeteciyi canlandırdım hem de yönetmen Tunç ve oyuncularla konuşma şansı buldum...
İKİ KARDEŞİN İMTİHANI
Yapay zekânın getirdiği değişimi dikkate aldığımızda artık “Altın Buzağı” gibi sanat filmlerini çekmek zor çok daha büyük ve zahmetli bir iş olarak görünüyor. Zeytinburnu Kültür Merkezi’nde yapılan çekimlerde konuştuğum yönetmen Tunç “Belki de bu, ileride tamamı fiziki olarak çekilen son filmlerden biri olacak” diyor hüzünlü bir ifadeyle… Sonrasında filmde ele aldıkları hikâyeye değinen Tunç “Samiri yani Altın Buzağı kıssasını beyazperdeye adapte etmeye çalışan iki kardeş sinemacının tıpkı kıssadakine benzer şeylerle sınanmalarını anlatıyoruz. İki sinemacının filmlerinin çeşitli baskılar yüzünden ellerinden kayarak başka bir yere gitmesini ele alıyoruz” diye konuşuyor.
ÖZGÜR İFADE YÖNETMENİN ELİNDEN ALINDI
Eserin sinemadaki ve dijital platformlardaki ideolojik tahakküme ayna tuttuğunu vurgulayan Tunç “Aslında tarihteki Samiri bir sanatkâr, yaptığı şey de bir heykeldi. Kendisi, sanatıyla insanlığı fıtratından uzaklaştırmış biriydi. Tarihte ‘Altın Buzağı’nın insanlarda meydana getirdiği büyünün bir benzeri ise bugün sinema yoluyla insanlara uygulanıyor. Evet, sinema çok büyük bir sanat disiplini. Ancak bu öyle bir noktaya geldi ki, insanlar beyazperde üzerinden manipüle edilmeye, fıtratından uzaklaştırılmaya başladı. İnsanlar artık kendi hür düşüncelerinden çok kendilerine sunulanları, kabul etme eğilimindeler. Biz de günümüzde yaşadığımız birçok sıkıntıyı bu şekilde resmetmiş oluyoruz. Özgür ifadeyi yönetmenlerin elinden alan çevreyi gözler önüne seriyoruz” diye konuşuyor.
İstanbul’un on bir noktasında çekimler yapacaklarını söyleyen Tunç “Oyuncular ve teknik ekiple çabuk kaynaştık. Düşündüğümüz sahne ve karakterler bir bir gerçekleşiyor. Zaten yönetmenliğin en güzel tarafı sabah sete gelirken hayal ettiğiniz şeyin akşam çekilmiş sahneye dönüşmesidir” ifadelerini kullanıyor.
GÜNÜMÜZ İNSANINA YOL GÖSTERECEK
“Altın Buzağı” eserinde yönetmen Yahya karakterini canlandıran Ali Nuri Türkoğlu “Bizim ortalama insanımız olarak sanat dünyasında faaliyet gösteren, millî manevi dünyamızı tanıyan bir insanı tasvir ediyorum. Yahya, Ağabeyi Orhan’la birlikte dinî hassasiyetle filmler çekiyor. Son filmlerinde ise Samiri kıssasını beyazperdeye taşımak istiyorlar. Ancak dijital platforma yapacakları bu işe şehvet ve şirk karışıyor” diyor. Filmin günümüz insanına yol göstereceğini söyleyen Türkoğlu “Show dünyasının acımasızlığını ve kapitalist sisteme ram oluşunu anlatıyoruz. Dolayısıyla aslında hepimizin köleliğini medya düzeni üzerinden ele almış oluyoruz. Neredeyse hiç dinlenmeden iki hafta boyunca çekimler yaptık. Zevkli ve yüksek duygulu bir set ortamı var” şeklinde konuşuyor.
ESER KUR’AN’DAN YOLA ÇIKIYOR
Eserde Orhan karakterini canlandıran Mürşit Ağa Bağ ise “Orhan, dik duruşuyla öne çıkan bir karakter. Eser Kur’an’dan yola çıkıyor ve önemli mesajlar içeriyor. Sanat piyasasına eleştiriler getirdiği gibi gençlerin düştüğü hataları da ele alıyor. Yani Nazif Tunç tarafından yol gösterici olması için çekilen bir film. Böyle bir filmin içerisinde olmak elbette benim için gurur verici bir şey” diye konuşuyor.
Kenan isimli bir kötü bir medya patronunu canlandıran oyuncu Mustafa Şimşek de “Mütedeyyin bir kesimden gelen ama global ekonominin şartlarına uyum sağlayan bir karakteri oynuyorum. Aslında kötüyü oynamayı seviyorum. Her insanda iyilik ve kötülük vardır. Ben de kötü karakterleri canlandırırken içimdeki karanlıkları döküyorum ve âdeta deşarj oluyorum” diyor.