İstanbul’un yarım kalan hikâyesi

- Güncelleme:
İstanbul’un yarım kalan hikâyesi

Kültür - Sanat Haberleri

Meşhur ‘İstanbul Ansiklopedisi’ne ömrünü adayan ancak tamamlayamayan Reşat Ekrem Koçu’nun kitap ciltlerine dönüşemeyen notları, sergiye dönüştü. Salt Galata’daki “Başka Kayda Rastlanmadı” adlı sergi, 40 bin doküman arasından seçilenlerle maziyi bugüne taşıyor.

MURAT ÖZTEKİN'İN HABERİ - Reşat Ekrem Koçu, Türk yayıncılık tarihin en eksantrik simalarından biriydi. Sultan Abdülhamid devrinin sonunda doğan Koçu, Maarif Nezaretinde çalıştı, yazılar kaleme aldı, İstanbul Üniversitesinde asistanken hocası Ahmed Refik 1933’deki “Üniversite Reformu”yla sistemin üzerinden geçtiği isimlerden olunca, akademiyi terk etti. Sonra çeşitli mecralarda âdeta takıntı hâlinde ölene kadar yazdı. 

En büyük eseri ise fasiküller hâlinde neşretmeye başladığı “İstanbul Ansiklopedisi”ydi. Şehrin bilinen kahramanlarının yanında bilinmeyen isim ve hikâyelerini de anlattığı eserini, farklı isimlerin de katkılarıyla 1945’te kaleme almaya başladı. İçinde garip ve tartışmalı bilgiler de yer alan ansiklopediyi 28 senede “G” maddesinin olduğu 11. cilde kadar getirdi ama sonrasına ömrü vefa etmedi. 

Ancak mezarının yerini dahi bilmesek de Koçu, geride yeni ciltler için bir yığın not ve belge bırakmıştı. İşte o 40 bin belgelik koleksiyon, 2018 yılında Kadir Has Üniversitesinin arşivine katıldı. Beş yıldır devam eden arşiv çalışmalarında ise sona gelindi ve bir de sergi doğdu. 

Salt Galata’da açılan “Başka Kayda Rastlanmadı: Reşat Ekrem Koçu ve İstanbul Ansiklopedisi Arşivi” adlı sergi, yazarın eserinin yayımlanmamış o kısımlarına dair dokümanları bir hikâye şekilde sanatseverlerle buluşturuyor. 

İstanbul’un yarım kalan hikâyesi

NELER YOK Kİ!

Neler yok ki sergide! Gazete ve dergi kupürleri, bizzat kaleme aldığı metin eskizleri, çizimler… 

Pek çok sıradan şahsiyet, Koçu’nun notlarında kendine yer buluyor. Mesela Mustafa adlı Hopalı bir kayıkçı ve yosma kadınlara kendini kaptırdıktan sonra düştüğü feci durum, bir madde taslağında anlatılıyor. “Gündoğdu (Bozo)” adlı bir adam ise “Bu notların yazıldığı tarihte İstanbul’un en yaşlı dilencisi 80-90 yaşlarında olup ‘Dilenciler Kralı’ diye anılıyordu. Ekseriyetle Eminönü civarında koltuk değneği ile dolaşıyordu” ifadeleriyle anlatılıyor. Devrine 100 yaşında olan ve bunu ayran ve ekmekle beslenmesine bağlayan Zaro Ağa da dokümanlarda bulunuyor.

Zamanın gazetecilerinin pek çoğu gibi hafif konuları seven Reşat Ekrem Koçu “güneş yanığı” gibi maddeler için garip yazılar yazıyor, yazıya bir hippi şair mısralarını iliştiriyor. Koçu, hippiler için de ayrı maddeler açmayı planlıyor. “Yerli hippilerden bir zıpır delikanlı” dediği Temel de onlardan biri oluyor. 

Koçu, bazen kişilere mektuplar yazarak, alakalı oldukları mevzular hakkında bilgiler istiyor. Sergide görüleceği üzere Refii Gorbon’a böyle bir mektup kaleme alıyor. 

Salt Galata’da az da olsa Koçu’nun hususi hayatına dair dokümanlar ve fotoğraflar da görülebiliyor. Kendisiyle yapılmış bir mülakatında ise hiç evlenmeme sebebinin geçinemeyen anne babasının ayrılmalarını engellemek için olduğunu söylüyor.  

Aslında bu büyük arşiv, mükemmeliyetçi şekilde çalışan Koçu’nun, ansiklopediyi tamamlamasının imkânsıza yakın olduğunu gözler önüne seriyor. 

Geceli gündüzlü çalıştığı anlaşılan Koçu’nun, ansiklopedinin “Z” harfine kadar yazacaklarını planladığı notlarında görülüyor. Ancak, satılamayan kitaplar ve yazarın yaşadığı ekonomik sıkıntılar da aynı notlara yansıyor... 

KİTAPLARINDA GERÇEK HAYATLAR VAR

Sorularımızı cevaplayan “Başka Kayda Rastlanmadı” sergisinin programcılarından Cansu Yapıcı, beş senedir dokümanlar üzerinden çalıştıklarını kaydederek “Bizim hedefimiz yarım kalan eseri tamamlamak değil, arşiv üzerinden onun nasıl çalıştığını, hangi şekillerde bilgi topladığını, ansiklopedisinin nasıl bir emeğin ürünü olduğunu aydınlatmaktı. Bir yandan da eseri dijitalleştirmeye çalıştık” diyor.  

OKUYUCUSUNDAN BİLGİ İSTEMİŞ

Koçu’nun çalışma şeklini de anlatan Yapıcı “İşe başladığında farklı kişilerin yazdığı maddeler var. Ancak sonra Koçu, ‘Aziz okuyucularıma ricamdır…’ diyerek kendisini okuyanlardan da bilgi istiyor ve alıyor. Bazen de insanlara mektuplar gönderiyor. Kendisinin en heyecanlandığını düşündüğümüz bilgi alma yöntemi ise zamanında tulumbacı kahvehanesi işletmiş Destancı Vasıf Hiç… Kendisi Koçu için inanılmaz bir bilgi kaynağı olmuş. Yazar, bazen de sokakları dolaşarak gezi notları almış. 1960-70’lerde ise kendi gözlemleyemediği şeyleri daha ziyade gazete kupürlerinden takip ediyor” şeklinde konuşuyor.

Yapıcı “Bizim tarih kitaplarında çok bulmadığımız sokaklar, insanlar ve gerçek hayat var. Onun ansiklopedisinde bir madde olabilmek için paşa olmanız ve önemli bir başarı kazanmanız gerekmiyor. Koçu’nun meşhur şahsiyetlerden ziyade bu kişileri yazmaktan hoşlandığını kolayca anlıyorsunuz” ifadelerini kullanıyor.

Sergiyle bir hikâye anlatmak istediklerini söyleyen Yapıcı “Sergi Salt Galata’da olduğu için Galata ve çevresine odaklandık. İnsanlar buradan çıktıktan sonra İstanbul’a başka bir şekilde bakacak” diyor. 

BİREBİR ÇİZİM DEĞİL, SULU BOYA!

Cansu Yapıcı, Reşat Ekrem Koçu’nun İstanbul Ansiklopedisi’nde yer alan bilgiler hakkında ise şu ifadeleri kullanıyor: Tarihçi olmadığımız için bize bir şey söylemek düşmez ama Semavi Eyice, Koçu’nun ansiklopedisinin birebir çizim değil, bir suluboya çizimi olduğunu söylüyor. Bu eserdeki bilgilerin doğruluğunu sorgulamakla birlikte, farklı hayatlara dair bulduğunuz ip uçlarıyla hâlâ İstanbul’a dair en büyük kaynaklardan biri olduğunu söyleyebiliriz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...