Nurullah Genç'in dedesinin hikâyesi sinema yolunda

- Güncelleme:
Nurullah Genç'in dedesinin hikâyesi sinema yolunda

Kültür - Sanat Haberleri

Dedesinin Sibirya’da yaşadığı esaret hayatına odaklandığı “Yollar Dönüşe Gider” romanı yeniden okurla buluşan Nurullah Genç, eseri sinemaya adapte etmeyi düşündüklerini söylüyor.

MURAT ÖZTEKİN'İN HABERİ

Nurullah Genç, şair kimliğiyle öne çıkan ama romanı da ihmal etmeyen bir edebiyatçı. Genç’in I. Dünya Harbi yıllarında dedesinin Ruslar tarafından esir alınıp Sibirya’ya götürülmesini ve sonrasında yaşadığı enteresan dönüş hikâyesini merkezine alan “Yollar Dönüşe Gider” de onlardan biri… Yeni baskılarıyla Timaş Yayınları tarafından okura sunulan eserin beyazperdeye taşınması düşünülüyor. Genç, kitap vesilesiyle sorularımızı cevapladı...

> Romanlarınızdan ziyade şiir eserlerinizle tanınan bir edebiyatçısınız. Romanda şiirde olmayan ne var?

Biz şiiri edebiyatın “şah alanı” olarak biliriz ama roman tahkiye, yani öyküleme sanatı açısından önemlidir. Çünkü romanlar bir devri, insanı ya da mekânı çeşitli şekilde anlatmasıyla, sonraki nesillere önemli izler bırakır. Mesela Dostoyevski okuduğunuzda bir buçuk asır öncesinin Rusya’sını, o dönemdeki inançları ve insan ilişkilerini anlayabilirsiniz. Şiirde bu şekilde tahkiye yapma şansınız yok. Şiir çok özlü bir söz sanatıdır. 

ROMANLARIMDA DA ŞİİR VAR!

> Peki, sizin şiir yazarken ruh hâliniz ile roman yazarken hâliniz aynı oluyor mu?

Aynı olmuyor. Fakat roman kahramanlarının iç dünyalarını tahlil ederken ya da romanda güçlü ifadeler gereken bir noktaya temas ederken aynı ruh hâlini taşıyabiliyoruz. Yani duygulanıyoruz hatta romanın cümlelerini yazarken şiirsel ifadeler ilham olunuyor. Romanın içerisinde de şiir gibi cümleler kurulabiliyor. Ancak romanda bir mühendis gibi bina kuruyorsunuz, bütün unsurları dikkate almak zorundasınız. Şiirde ise o binanın tahayyülü var.

DEDEMİN HİKÂYESİ BENİ ÇARPARDI

> Bugünlerde yeniden neşredilen romanınız “Yollar Dönüşe Gider”de çok iyi bildiğiniz bir hikâye olan dedenizin enteresan esaret hayatından ilham almışsınız...   

Dedem vefat ettiğinde ben 11 yaşındaydım. Yani aklım başımdaydı. Dizinin dibinde bu hikâyeyi dinler, sakalından aşağıya doğru süzülen gözyaşlarını silerdik. Bu hikâye bizi çarpardı. Ben bu hikâye ile büyüdüm.  

> Dedenizin hikâyesinin sizi en çok çarpan tarafı neydi?

Bekir dedem âdeta slogan şeklinde “Yardım etmek üzere uzandığınız el, kendi elinizdir” derdi. Bu Sibirya’da doğmuş bir slogandı. Kendisi orada esir olduğu hâlde, insanlara yardım etmiş. Kendisini öldürmeye çalışan bir adamı bataklıktan kurtarmış. Onun bu, fedakârlığı beni yıllar sonra harekete geçirdi.

> Peki, iyi bildiğiniz hikâyeleri kaleme almak daha mı kolay?

Temel zorluk şu: Sizin senaryonuz değil. Bu sebeple yaşanmış hikâyeyi muhafaza etmek zorundasınız. Hakikatini bozmadan anlatmanız gerekiyor. Gerçek olanın yanına, olmayanı iliştirmek de kolay değil. “Yollar Dönüşe Gider”in hikâyesi sağlamdır ve büyük kısmı hakikidir.  

İNSAN YETİŞTİRMEYİ UNUTTUK

Nurullah Genç “Dedeniz gibi pek çok insanın yaşadığı acı tecrübelere, bir noktada Osmanlının son devrinde iktidarı ele geçiren komitacı askerler sebep oldu. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?” soruma şu cevabı veriyor: Osmanlının nasıl yıkıldığını -tarihçi olmasak da- hepimiz çok iyi biliyoruz. Osmanlı içerisinden insanların da bunda rol aldığı malum. Hiç gerek yokken Yavuz ve Midilli macerasına girişilmesi ve Çanakkale gibi büyük bir savaşta insan gücümüzün telef olması felaketti. Fakat bizim kimseyi suçlamamamız lazım. Biz kendimizi kaybettiğimiz için Osmanlı o hâle geldi. Çünkü irfan sahibi olmayı, insan yetiştirmeyi unuttuk.” 

'MODERN ÇÖKÜNTÜ' ÜMİTSİZLİKTEN

> Eseriniz insanlara yardım etmeyi telkin etmesinin yanında ümitli olmaya dair de çok şey söylüyor…

Dedemin esir tutulduğu Sibirya, o devirde neredeyse dönüş imkânının olmadığı bir yer. Fakat dedem İnşirah suresini okuyarak dolaşmış. “Allah’ım bu zorluğun yanında meselenin kolaylığını da yarat bizim için…” diye hep dua etmiş. Bu sebeple Cenabı Allah da yolunu açıyor. 18 yaşında vatanından ayrılıp 22 yaşında dönüyor. Bugün insanımızın büyük kısmı antidepresan kullanıyorsa, bunun arkasında ümitsizlik hisleri vardır. Çünkü mütevekkil insanların, ruhi bir çöküntü içerisine girmesi imkânsızdır. Eser de biraz bu hususta mesaj veriyor: “Siz Bekir’in çektiği sıkıntıları çekmiyorsunuz. Esir kampında sabahtan akşama kadar ağaç kesmiyorsunuz. O umutsuz olmuyor da, siz nasıl oluyorsunuz?”

> Eserin sinematik tarafları da çok güçlü. Bir sinema projesi gelecek mi?

Dedemin yaşadıkları çok büyük sinema eseri olabilecek bir hikâye. Bana yıllardır film olması gerektiği söylendi. Hatta daha evvel senaryosu bile hazırlandı ama gerçekleşmedi. Yakın zamanda ise tanınmış yapımcı Kemal Tekden eserle ilgilenmeye başladı. Kemal Bey’in böyle bir niyeti var.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...