Usta oyuncu Ulvi Alacakaptan: Tiyatro diye destek alan lahmacuncu çıkıyor

Düzenleyen: / Kaynak: Türkiye Gazetesi
- Güncelleme:
Usta oyuncu Ulvi Alacakaptan: Tiyatro diye destek alan lahmacuncu çıkıyor

Kültür - Sanat Haberleri  / Türkiye Gazetesi

Kendine has üslubuyla tanınan oyuncu Ulvi Alacakaptan “Türkiye’de en çok yapılan ama en az bilinen şey eleştiridir. Eleştiri yermek demek değil, tavsiyedir. Herkesin eleştiri yapma hakkı yoktur. Eğer bir konuyu iyi biliyorsanız, o zaman çare yolu gösterebilirsiniz” dedi. Yıllarca özel tiyatrolara destek komitesinde yer aldığına da değinen Alacakaptan, destek alanların arasında lahmacuncunun bile olduğunu söyledi.

MURAT ÖZTEKİN'İN HABERİ - Ulvi Alacakaptan Türk tiyatrosunun en renkli ve bir o kadar da aykırı isimlerinden biri… Büyük dayısı Muammer Karaca olunca âdeta daha çocukluğunda “tiyatro kazanının” içine düşen Alacakaptan, bu “iksirin” yaşattığı hülyadan 1980’lerde farklı bir şekilde uyandı! Artık kendini dindar olarak tanımlıyordu. Ancak yeni mahallesinde de kendine has üslubu ve sıra dışı fikirleriyle ses getirdi. 
55 senedir tiyatro yapan usta oyuncu, şimdi ise sahneleri bırakacağını söylüyor. Biz de Alacakaptan’la Beyoğlu’nda buluşarak bayrama özel, maziden bugüne bir yolculuk yaptık… 

- Aslında II. Dünya Savaşı’nın sonrasında doğmuşsunuz. Ancak bazı biyografilerde Ankara’da, bazılarında ise İstanbul’da doğduğunuz yazıyor... 

Babam askerliğini Kırşehir’de doktor olarak yapıyor, annem de o esnada bana hamile. Doğum sancıları başlayınca Ankara’ya gelmişler. Böylece Ankara doğumlu oldum. Ancak şehri hiç sevmem. Steril bir şehirdir, güzel binaları vardır ama ruhu yoktur. Biz orada pek oturmadık. Ben İstanbul’da büyüdüm. 

Usta oyuncu Ulvi Alacakaptan: Tiyatro diye destek alan lahmacuncu çıkıyor - 1. Resim

BÜYÜK DEDELERİM KARACA PAŞA VE ALACA KAPTAN

- Yani İstanbullusunuz…

Anne tarafım İstanbul’un fethinde Edirnekapı’dan şehre giren birliklerin komutanı Dayı Karaca Paşa’ya dayanıyor. Dolayısıyla Fatih devrinden beri İstanbulluyuz. Baba tarafım ise Barbaros’un kaptanlarından Alacakaptan’a uzanıyor. Soy ismimiz sonradan edinilmiş bir şey değil. Bize Alacakaptanzadeler derlermiş. 

- Ultra Osmanlıymışsınız... İstanbul’da nasıl bir ortamda çocukluğunuz geçti?

Karaca Paşa’nın adını almış çok önemli bir büyüğümüz var: Tiyatrocu Muammer Karaca. Kendisi benim büyük dayımdır. Yıllarca onun İstiklal Caddesi’ndeki tiyatrosunun karşısındaki binada oturduk. Sonra da Beşiktaş’ın çeşitli yerlerinde… 1950’lerde Tek Parti’nin sona ermesiyle daha serbest bir ortam vardı. Ancak sonrasında 1960’larla birlikte darbeleri yaşadık. Ailemiz özellikle her darbede yara aldı. Bu yüzden ben parti bazlı siyasetten hiç hazzetmem. 

Usta oyuncu Ulvi Alacakaptan: Tiyatro diye destek alan lahmacuncu çıkıyor - 2. Resim

USTA İSİMLERİN KUCAĞINDA BÜYÜDÜM

- Dayınız sayesinde tiyatronun içerisinde büyümüşsünüz. Nasıldı o günler?

Beş yaşımdan beri tiyatro seyrediyorum, altı yaşımdan beri de sinema… Adile Naşit, Gülriz Sururi ve Aysel Gürel gibi isimlerin kucağında büyüdüm. Dayım Muammer Karaca zaten efsane bir adamdı. Benim tiyatroya heves ettiğim yıllarda en usta isimler sahnedeydi; bir yerde Münir Özkul, diğer yerde Haldun Dormen oyun oynardı.  

- Tiyatroya hevesiniz çok natürel bir şekilde başladı o hâlde… 

Ufakken iki at kestanesi ağacına ip gererek sahne yapardım ve kapıcı çocuklarına oyun oynardım. Babam da dayısı Muammer Karaca’ya hayrandı. Bana kızınca “Adam mı olacaksın, yoksa Muammer dayına vereyim seni tiyatrocu mu yapsın!” derdi. Bu lafa çok öfkelenirdim. Ve tiyatrocu olmaya karar verdiğimde Muammer Karaca’ya değil, Genco Erkal’ın Dostlar Tiyatrosuna başvurdum, imtihana girdim.

- Dayınızdan ötürü size torpil geçmediler yani…

Yok. İmtihana girdiğimde beni sonuna kadar izlediler. Şarkılar da söyledim, kulağımıza baktılar. Babamın reklamcı olduğunu söyleyince “Yukarıda arkadaşlarımız sizinle sohbet edecek” dediler. Sonra ben oraya “politbüro” adını taktım. Çünkü sol bir tiyatro ve sizin kafa yapınızı bilmek istiyorlar. İki hanımla bir genç, bastırmaya başladılar. Ardından aşağıya “Sakın tiyatroya almayın, kafası karışık. Ordu bozar” demişler. Aşağısı da “Nasıl almayalım, gelenlerin en iyisi!” diye cevap vermiş. Beni tiyatroya aldılar ama sonunda iki taraf da haklı çıktı! (Gülüyor) Önce içinde bulunduğum yapıyı, Dostlar Tiyatrosunu eleştirmeye başladım. Türkiye’de en çok yapılan ama en az bilinen şey eleştiridir. Eleştiri yermek demek değil, tavsiyedir. Herkesin eleştiri yapma hakkı yoktur. Eğer bir konuyu iyi biliyorsanız, o zaman çare yolu gösterebilirsiniz. 

- O zamanlar tiyatroda “politbüro” olduğunu söylüyorsunuz. Tiyatro dünyası, eleştiriye açık mıydı?

O zaman da açık değildi, şimdi de değil. Ancak bizim tiyatro derslerinin yanında Marksist felsefe de çalışılıyordu. Türkiye’de bunun bir örneği daha olmadı. 

- Entelektüel katkıları bir yana; bu durum, aşırı ideolojik bir tiyatroyu da beraberinde getirmedi mi?

Tabii, ama bunun dozu çok önemli. Biz birikim üzerine yoğunlaştık. Zaten Ayzenştayn “Politik olmayan sanat yoktur” der.  
 Ama neredeyse bütün tiyatroların aynı ideolojik cephede olması bir problem değil miydi?
Bu hâlâ devam ediyor. Bir alanı boş bırakırsanız, sonra üzülmeyeceksiniz.  

MUHALEFET DİLİ TUTAR

- Peki, tiyatro da kullanıldı mı o dönemde?

O zaman bir sürü ufak tefek provokasyona dayalı, kışkırtıcı şeyler yapıldı. Fakat bir canlılık vardı tabii. Zaten muhalefet dili tutar. Tabii, o dönem bir seyircilerimizin yüzde 90’ı genç seyircilerdi. “Sizi kullanıyorlar” dediğiniz zaman daha beter ateşleniyorlardı. Kafkayan bir durumdu.

Usta oyuncu Ulvi Alacakaptan: Tiyatro diye destek alan lahmacuncu çıkıyor - 3. Resim

İNANANLAR BENİM KAÇTIĞIM YERE GİDİYOR

- Sizin meşhur fikrî dönüşümünüz de 1980’li yılların kaosuna mı rast geliyor?

Evet. O yıllarda uluslararası sanat gösterilerinde acayip para kazanıyordum ve çok keyif alıyordum. Fakat huzursuzdum, gerçekten mutlu değildim. 1984 senesinde “Şahları da Vururlar” oyunu için Ankara’ya gittiğimizde kafama şöyle bir şey yerleşti: “Senin şimdiye kadarki huzursuzluğun inkarcılığındandır, Allah’ı tanı ve kurtul.” 

- Ya sonra?

Sonra bir rahatlık geldi. Rasim Öztekin ve Tarık Pabupççuoğlu ile otelde aynı odada kalıyorum. “İnandım” deyip onlara açıklama yapamazdım.  Hemen otel değiştirdim. Kendime Kur’an-ı kerim almak için bir sol kitapçıya gittiğimde “Abi bende yok ama sana temin ederim” dedi ve sonra yasaklı bir şey gibi kâğıda sararak verdi. Öyle yıllardı. Namaz surelerini yazarak öğrendim. İlk konuştuğum Müslüman, İsmet Özel’di. Bana “Şimdi yeni bir sosyeteye giriyorsunuz. Sakın ideal Müslümanlar beklemeyin” dedi. “Tahmin ediyorum” dedim ama bu kadarını tahmin etmiyordum. 

- Şimdi ne düşünüyorsunuz?

Elbette pişman değilim ama üzüntülüyüm. Müslümanlar benim kaçtığım yere doğru gidiyorlar. Allah Resulü’nü öldürmek için her kabileden bir kişi seçip yollayan Mekkeli müşriklerin, en kıymetli malları yine Hazreti Peygamber’de emanetteydi. Böyle olmak gerekiyor! Lisanıhâl, gerçek tebliğ aracıdır. 

- Vaktizamanında Condrad’ın karşısında yaptığınız protesto iftarlar hafızalarda taze. Dindarlar zengin olup iyi yaşama hakkına sahip değil mi? 

Zengin olsun ama kapitalist zihniyette olmasınlar. Çünkü kapitalist, sömürmek mecburiyetindedir. Yoksa zenginlere ihtiyacımız var.

TİYATRODA KENDİMİZ GİBİ OLAMADIK

- Sizin tiyatro anlayışınız tam olarak nedir?

Bizim geleneksel tiyatromuz ,sahiciymiş gibi davranılan Batı tiyatrosunun aksine göstermecidir. Yani insanın aklına hitap eder. Mesela orta oyununda seyirciye tiyatroda olduğu hatırlatılır. O zaman kişi duygularını değil, aklını işletir. Şimdi biz Fransızlar gibi Molière, İngilizler gibi Shakespeare oynuyoruz ama kendimiz gibi oynadığımız bir tiyatromuz yok! Eskiden vardı. Herkes bilmez, belki fes takmıyorlardı lakin Devekuşu Kabare’de Haldun Taner’in oynadığı bütün oyunları, aslında orta oyunuydu. Eski olan her şeyi atmışsın. Yeniyi de yanlış almışsın! 

Usta oyuncu Ulvi Alacakaptan: Tiyatro diye destek alan lahmacuncu çıkıyor - 4. Resim

TİYATRO DEĞİL LAHMACUN DÜKKANI!

- Türkiye’de özel tiyatrolar pandemiden bugüne devletten çok destek aldı. Türkiye’de devlet-tiyatro münasebetlerini nasıl buluyorsunuz?

Yıllarca özel tiyatrolara destek komitesinde yer aldım. Senede 400 küsür tiyatroya destek veriliyor. Yahu Türkiye’de o kadar özel tiyatro mu var! Daha önceki Devlet Tiyatroları Genel Müdürlerinden biri bana “Ağabey destek alanlardan birini inceledim, lahmacun dükkânı çıktı” demişti. 

TARİHİ FİLMLER SANAT ADINA KÖTÜ

“Şimdi sanat adına yapılan en kötü şey, tarihî filmler. Tamamen duyguya dayanıyorlar! Burak Özçivit, çok yakışıklı bir çocuk, iyi de oynuyor ama onun kılıç sallamasının şu an dünya politikasında yeri yok. Dahasını söyleyeyim mi; şimdi bütün Avrupa bizi barbar biliyor ya, ‘Bak, kendileri yapıyorlar!’ diyorlar. Fakat eskiden ders alırsanız iyi işler yapılabilir.”

TİYATROYU BIRAKIYORUM 

“55 senedir tiyatro yapıyorum ancak geçen sene oynadığım oyun sayısı sadece bir... Depomun kirasını bile ödeyemiyorum artık. Belediyelerin bedava oyunları tiyatroyu mahvetti. Dünyanın hiçbir yerinde bedava tiyatro olmaz kardeşim! Hem zaten bedava değil ki; gelmeyenler ödüyorlar. Bu yüzden tiyatroyu bırakıyorum! Vasiyet olarak da, sakına ha, resmî bir binaya ismimi vermesinler! Senelerce yaşadıklarımdan sonra bu riyakârlığa dayanamam!”

HERKES DİZİLERDE ROL ALMAK İSTİYOR

“Dağa taşa konservatuvar açtılar. Gençler mezun oluyorlar, daha önce yapılmış işleri tekrar ediyorlar. Zaten çoğunun tiyatrocu olmaya niyeti yok ki! Ben ders veriyordum; baktım herkes kız. Ancak manken olamayanlar gelmiş. Manken olanlar ise zaten her şey oluyor! Onlara ‘İçinizde kim tiyatrocu olmak istiyor’ diye sordum, kimseden ses çıkmadı. Herkes dizilerde rol almak istiyor!” 

USTA OYUNCU ULVİ ALACAKAPTAN’LA BAYRAM SOHBETİ 

Düzenleyen:  - Kültür - Sanat
Kaynak: Türkiye Gazetesi
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...