Vadullah Taş: Yeşilçam çok dağınıktı, bin filmi kaybettiler

Düzenleyen: / Kaynak: HABER MERKEZİ
- Güncelleme:
Vadullah Taş: Yeşilçam çok dağınıktı, bin filmi kaybettiler

KÜLTÜR - SANAT Haberleri  / HABER MERKEZİ

Türk sinemasındaki kayıp filmlerin peşinde olan koleksiyoncu Vadullah Taş “Yeşilçam çok dağınıktı. Hızlı iş yaptılar, imkânlar da dardı. Türk sinemasında bin civarında film kayboldu. Bunlardan bir kısmı üniversite arşivlerinin dışında metruk bir depodan çıkabilir” diyor.

MURAT ÖZTEZKİN'İN HABERİ - Vadullah Taş, kendi tabiriyle bir sinema delisi… 1960’ların başında Siirt’te hayata gözlerini açan Taş, mahallesindeki sinema salonlarının tesiriyle daha çocukken Yeşilçam’a dair ne varsa toplamaya başlamış. Sahne sanatçılığından sonra enteresan bir şekilde devlet memuru ve sonrasında il kültür müdürü olmuş, bu sevdasından vazgeçmemiş. Şimdilerde filmler, video kasetler, film afişleri, kostümler ve daha nice parçadan meydana gelen yaklaşık bir buçuk milyon parçalık sinema koleksiyonu olduğunu söylüyor. Vadullah Taş, Türk sinemasındaki kayıp filmlerin de peşinde. Biz de kendisiyle koleksiyonunu barındırdığı ofiste buluşup, “filmi” ileri ve geriye sarıyoruz…

KADINLAR CAMLARI İNDİRİRDİ

> Sinema koleksiyonunuzun Türkiye’de bir benzeri yok. Çocukluğunuzda sizi koleksiyonculuğa itecek ne yaşadınız?
1960’larda Siirt’te sinema bağımlısı bir mahallede yaşadım. Şehirde yazlık ve kışlık olmak üzere 10’dan fazla sinema salonu vardı. Gündüz kadınlar matinesi gece ise aile matinesi yapılırdı. Bir de asker matinesi vardı. İlk sinema filmimi matinede annemle birlikte seyrettim. Hiç unutmam Ferdi Tayfur’un “Çeşme” filmi sinemalara geldiği zaman kadınlar camları indirmişti. Bizi sinema koleksiyonculuğuna çeken de bu ortam oldu.

Vadullah Taş: Yeşilçam çok dağınıktı, bin filmi kaybettiler

> Eskiden Doğu’da hangi filmler revaçtaydı?
Önceden Doğu’da maalesef Chuck Norris, Van Damme ve Bruce Lee gibi isimlerin filmleri seyredilirdi hep… Tabii, şarkıcı filmleri, Türkan Şoray’dan bile daha iyi iş yapıyordu.

SEKİZ YAŞINDA BAŞLADIM

> İlk topladığınız sinema nesnesini hatırlıyor musunuz?
8 yaşındayken Yılmaz Duru’nun “İnce Cumali” filminin afişini saloncudan çok istedim, ortalığı süpürdüm. Buna rağmen vermeyince çaldım. Çocukluk hâli… Sinema koleksiyonu merakım bu şekilde başladı. Önce afiş topladım, sonra filmlere dair lobi kartı biriktirmeye başladım. Derken kasetler ve başka nesnelerle koleksiyonum büyümeye başladı. Zaten ailem sinemaya benden daha meraklıydı. Evin avlusunda afişler asılıydı.

> Sinemanın kalbi İstanbul. O devirde Siirt’te beyazperdeye dair nesne bulmak kolay oluyor muydu?
Yetişkin olup kütüphane memuru olarak çalışmaya başlayınca aynı zamanda kaset ve film dükkânı açtım. Bütün güneydoğuya filmleri ben dağıtıyordum. Böylece koleksiyonumu kolay genişletebildim. Her filmden kendime bir afiş ve lobi kartı ayırıyordum. Derken Mardin’e kültür ve turizm il müdürü oldum. Gittiğim bütün sinemalarda afiş vesaire araştırıp topladım.

> Sonra ne oldu?
1990’larda İstanbul’a tayin oldum. Burada arşivim daha çok güçlendi. Çünkü Atlas Pasajı’nda görev yapmaya başladım. Yönetmen, senarist ve oyuncuların örgütleriyle aynı çatı altındaydım. Bazı sinemacılar merakımı bilip bana afiş getiriyordu, bazılarına ise ben kendi filmlerinin materyallerini veriyordum. Zaten birçok yönetmen kendi filmlerini kaybetmişti. Bazılarının elinde fotoğrafı bile yoktu. 

> Evet, bir de kayıp filmler meselesi var değil mi?
Evet, Türk sinemasında çok kayıp film var. 2015’e kadar yaklaşık toplam 8 bin film çekilmiş. Bunun 800’e yakını Sütlüce yangınında yok olmuş. 300 kadar film de Almanya’ya telesineye gidip geri gelmemiş veya gümrükte kalmış. Yani bin civarında film kayıp. Bunlardan bir kısmı üniversite arşivlerinden çıkabilir.

CEM KARACA’NIN FİLMİNİ KEŞFETTİM

> Sizin kayıp film merakınız da var herhâlde…
Aslında ilk olarak Cem Karaca’nın tek filmi olan “Kralların Öfkesi”nin kayıp olduğunu öğrenince, böyle filmlerin peşine düştüm. Ankara’da 16 mm’lik filmlerin şeritlerine bakarken Karaca’nın filmini keşfettim. “İmzam Kanla Yazılır” ve “Kibar Haydut” gibi filmleri de buldum. Geçtiğimiz yıllarda Sami Hazinses’in “Keloğlan ve Yedi Cüceler” filmini ortaya çıkardım. Literatürde bile adı geçmeyen “Öldüren Takip” diye bir Yıldırım Gencer filmi var. Onu da keşfettim. Yani sinema tarihini de yeniden yazıyoruz.

> Hâlâ aradığınız kayıp bir film var mı?
Türk kovboy filmlerinin çoğu kayıp. Onların arasından “Zabata”yı arıyorum mesela… Meşhur yönetmenlerin birçok filmi de ortada yok. Örneğin Metin Erksan’ın “Ölmüş Bir Kadının Evrakı Metrukesi” ve “Yolpalas Cinayeti” eserleri kayıptır.

> Niçin bu kadar çok film kaybolmuş?
Yeşilçam çok dağınıktı. Hızlı iş yaptılar, imkânları da dardı.

> Nereden çıkabilir bu filmler?
Bunlar üniversite arşivlerinin dışında metruk bir depodan çıkabilir. Ben genelde üzerinde yazı olmayan 16 mm’lik filmlerde bunları arıyorum. Özel koleksiyonlardan daha çok çıkıyor. Genelde insanlar bana haber ediyor. Biz avcıyız, arıyoruz. Türk sinemasına dair kamera önü ve arkasından ne varsa topluyorum. 

FİLM AFİŞLERİNİN DE TADI KALMADI

> Yeşilçam’dan sonra yeni Türk sineması sizi heyecanlandırıyor mu?
Türk sinemasının yeni dönemiyle çok fazla ilgilenmiyorum. Ben Yeşilçam’cıyım. Fakat yine de yeni filmlerden afişler topluyorum. Afiş sayıları azaldı, kolay bulunmuyor. Eskiden Kemal Borteçin, İbrahim Enez, Cemal, Mehmet Bal gibi ressamlar vardı. Öyle kontürlerle afiş çiziyorlardı ki, onlara hayran kalıyordunuz. Sanat değerleri yüksekti. Daha ziyade fotoğraf kullanılmaya başlayınca Yeşilçam gibi afişlerin de tadı kaçtı. Şimdi afiş çizen sanatçı çok yok.

> Şimdi elinizde sinemaya dair ne kadar koleksiyon parçası var?
Şu an elimde 1 milyon adet dia var. Bunun dışında afişler, lobi kartları, fotoğraflar, kartpostallar, kaset, plak ve hatta çiklet resimleri bile var. Toplamda koleksiyonum bir buçuk milyon parçaya yaklaşır. Bende birçok sanatçının kıyafeti de var. Cem Karaca’nın şapkası, Yılmaz Güney’in kıyafetleri, Ali Ercan ve Eşref Kolçak’ın radyoları gibi çok şey koleksiyonumda.

> Yaptığınız iş bir tutku mu, yoksa amiyane tabirle bir hastalık mı?
Tamamen delilik! Koleksiyon dışında kitaplar hazırlıyorum, sergiler açıyorum ve müzeler kuruyorum. Sinemanın dışında başka bir işle bu kadar çok ilgilenseydim zirve noktadaydım.

> Peki, sizden sonra bu koleksiyona ne olacak?
Oğlum bu koleksiyonla pek ilgilenmiyor. Ben öldükten sonra bir üniversiteye adıma sinema merkezi açarlar herhâlde...

FİLM İÇİNDE FİLM

Türk sinemasında yaşanan enteresan durumları da anlatan Vadullah Taş “Bazen oyuncunun haberi olmadan film içinde film çektiler. Mesela ‘Kasımpaşalı’ diye film çekiyorlar. O filmden ‘Kasımpaşalı Recep’ filmi üretiliyor. Yılmaz Atadeniz bunun ustasıdır. Kendisi ‘Oğlum, uzun çekiyorduk, kurguda elimizde fazla negatif kalıyordu. Üç dört karakterle daha anlaşıp, kalan kısımdan yeni film çıkarıyorduk’ derdi. ‘Maskeli Beşler’ böyle doğdu. Bazı filmler ise farklı bir esermiş gibi insanlara yutturmak için başka bir isimle video kaset yapıldı. Bunu sinemada da yaptılar” diyor.  

Düzenleyen:  - KÜLTÜR - SANAT
Kaynak: HABER MERKEZİ
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...