Ah o ilk filmler!

Ah o ilk filmler!

KÜLTüR - SANAT Haberleri

Sinemanın tanınmış yönetmenlerinin, isimlerinin önüne “meşhur” sıfatı gelmeden önce çektikleri ilk filmlerde enteresan hikâyeler saklı… Kimileri ilk filmleriyle mükâfat bombardımanına tutulurken bazılarının eserleri unutmak istenecek kadar başarısızdı. Her ne hikmetse ilk filmlerin bazıları yandı, bazıları kayboldu, bazıları da kimse görmesin diye toplatıldı. Gelin tanınmış yönetmenlerin ilk filmlerini hatırlayalım...

MURAT ÖZTEKİN

TOPLA FİLMİ KİMSE GÖRMESİN!
Stanley Kubrick, eserlerindeki “sisli ideoloji” bir tarafa, takıntıya varan hassasiyetle filmler çeker. Bazı filmlerinin çekimleri yılları bulan Kubrick’in aynı takıntısından ilk büyük eseri denasibini alır. Yönetmen, ilk uzun metrajlı filmini olan “Fear and Desire”ı (1953) eşten dosttan borç alıp her görevi üstlenerek çekmiştir ancak bu filmini hiç beğenmez. İddiaya göre kendinden beklendiği üzere ulaşabildiği kopyalarını toplatır! Antimilitarist filmin mesajı ise “dünya kardeşliği”dir!

İLK FİLMDE OLDU HER ŞEY!
Bugünlerde hakkındaki taciz suçlamalarıyla boğuşan Roman Polanski’nin ilk filmleri de mücadelelidir. Yönetmen, bir katil tarafından ölümüne dövülmesini ilk kısa filmi “Rower”da (1955) işler. Ancak film ortadan kaybolur! Polanski, ilk uzun metrajlı filmi olan “Sudaki Bıçak”ta ise bir kadın için “düelloya” girişen iki adama odaklanır. Rahatsız edici sahnelerle dolu bu film, sinema elitleri tarafından çok sevilir. Polanski, ilk filmiyle Oscar heykeline uzanır, Time’a kapak olur ve dünya çapında şöhrete kavuşur... Ama sonrası malum...

1 DOLAR KAZANDIRAN ESER
Hollywood’un dâhi yönetmeni Steven Spielberg, daha 17 yaşındayken ilk uzun metrajlı filmini çeker. Spielberg’ün bir kısmını evinin bahçesinde çektiği “Firelight” (1964) isimli bilim kurgu filmin bütçesi 500 dolardır. Ne yazık ki eser, küçük bir salonda gösterilip sadece 1 dolar kâr elde ettikten sonra teslim edildiği yapımcıda kaybolur. Bu sebeple yönetmenin ilk filmi “Sugarland Ekspresi” olarak bilinir. Bu film, Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye’ye aday gösterilir ve yönetmene “En İyi Senaryo Ödülü’nü” getirir.

KAMYONDA İLHAM GELDİ
“Terminatör” ve “Titanik” gibi filmlerin meşhur yönetmeni James Cameron da kamyon şoförlüğü yaparken “Yıldız Savaşları” filmini seyredince kafasına yönetmen olmayı koyar. Zor şartlarda, daha sonraki filmlerine ilham kaynağı olacak “Xenogenesis” adlı kısa filmi çeker. Ama ortak çektiği ilk uzun metrajlı filmi “Piranha II”yle gişede hezimete uğrar. Sonunda kendi hikâyesini yazıp “Terminatör”le  büyük kitlelere ulaşmayı başarır ve filmleriyle sinemada görsel bir devrim gerçekleştirir.

DUVARLARI FİLMİYLE AŞTI
Sovyetler döneminde inançlı bir Rus olarak sinemaya atılan Andrey Tarkovski, ilk uzun metrajlı filminde başka bir yönetmenin başarmadığı “İvan’ın Çocukluğu” (1962) eseri için yönetmenlik koltuğuna oturur. Omuzlarına büyük bir yük alan yönetmen, Komünist Parti’nin her şeyden nem kaptığı bir dönemde zor şartlarda filmini tamamlar. Tarkovski, İkinci Dünya Savaşı’nda ajanlık yapan bir çocuğu merkezine aldığı bu filmiyle “Altın Aslan” dâhil büyük mükâfatlar kazanır. Karanlık bir dünyayı sembollerle resmeden sinemacı, içinde bulunduğu kapalı ülkenin sınırlarını filmleriyle aşar…

HIZLA YÜKSELEN KARDEŞLER
Kendilerine has mizahi üsluplarıyla sinema yer edinen Coen Kardeşler de hızlı yükselen yönetmenlerden olurlar. Amerikan sinemasına yeni bir soluk getiren Coen’ler, ilk filmleri olan “Kansız”da (1984) karısını öldürmek için kiralık katil tutan bir adamın hikâyesini işlerler. Küçük sayılacak bir bütçeyle çekilen kara film, Sundance Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü’nü kazanır. O gün bugündür Coen Kardeşlerin sinemadaki yükselişi devam eder... Ortaya “İhtiyarlara Yer Yok”, “Fargo” ve “Büyük Lebowski” gibi eserler çıkar.

TAŞRADA DOĞDU
Yönetmen Nuri Bilge Ceylan, “Koza” (1995) adlı kısa filme imza atarak sinema kariyerine başlar ki, Cannes’da yarışan ilk Türk kısa filmidir bu... Eser, imkânsızlıklar içinde miadı dolmuş filmlerle çekilir ama hem Ceylan’ı uzun yıllar arkasında olacak Fransızlarla tanıştırır hem de ilk uzun metrajlı filmi olan “Kasaba”ya (1997) temel taşı olur. Böylece Ceylan, Türk sinemasında bir akım hâline gelecek taşra serisini başlatır. Bu öyle başlangıçtır ki, işin ucu Altın Palmiye’ye uzanır, Oscar’ın kapısından döner!

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...