Her bir tohumda kusursuz sanat var

Her bir tohumda kusursuz sanat var

KÜLTüR - SANAT Haberleri

Fotoğraf sanatıyla tohumlarda saklı estetiği açığa çıkaran Lalehan Uysal “Onlarla kısa bir müddet bakıştığınızda kusursuzluğu ve her türlü bilgiyi seziyorsunuz” diyor.

MURAT ÖZTEKİN

Tohumlar, sayısız renk ve canlılığı içerisinde sakladıkları gibi yakından bakıldıklarında birer soyut tabloyu andırıyorlar… Tasarımcı ve fotoğraf sanatçısı Lalehan Uysal da tohumlarda saklı estetiği, enstantaneleriyle gün yüzüne çıkarıyor. Uysal, yıllardır tohum biriktiriyor, makrofotoğraflarını çekiyor ve sergilerle sanatseverlerle buluşturuyor. Uysal, “Kurda, Kuşa, Aşa… Ve Göze…” adını verdiği sergilerinin sonuncusunu ise Yapı Kredi bomontiada’da sanatseverlerle buluşturuyor. Biz de “Ben de herkes gibi tohumum ama kendimi arkadaşlarımın hizmetine adadım” diyen Uysal’la sohbet ediyoruz…

ANNEM MÜCEVHER KUTULARINDA SAKLARDI
∂ Devamlı fotoğrafladığınız tohumlara olan sanatsal alakanızın arkasında ne var?

On altı yaşıma kadar Trakya’nın bir kasabasında yaşadım. Kökünde annemin mücevher kutularında sakladığı tohumlar var. Aslında bana tohum sevgisi aşılayan üç kadındır. Biri annem, diğerleri anneannem ve babaannem…  Babaannem ehli keyif bir insandı, ferdi tohum toplardı ama anneannem etrafta kim varsa verirdi.

Her bir tohumda kusursuz sanat var

∂ Peki, tohumları başka bir sanatla değil de niçin fotoğrafla hemhâl etmeyi seçtiniz?
Fotoğraf benim için fırça ve paletin ötesinde. Çünkü fotoğraf tohumları farklı açılarla görmemi sağlıyor; tohumlar gibi çoğalabiliyor. Dolayısıyla tohumları fotoğraftan başka bir şeyle anlatamayacağımı gördüm.

ÖNCE GÖZÜMLE ÇEKTİM
∂ Nasıl başladı hikâyeniz?

Aslında çok küçük yaşta tohumları fotoğraflamaya başladım. Önce gözlerimle “fotoğraf” çekiyordum. Yıllar sonra bunu deklanşöre basarak gerçekleştirdim. Sarı karpuz çekirdeği benim için milat oldu. Hiç biri diğerine benzemeyen, sanat eseri gibi yapısını görünce hayret ettim. Çekip paylaşmamak büyük bir bencillik olacaktı.

∂ Fotoğraflarınızda “makrografi” dediğiniz çekim tekniğini kullanıyorsunuz. Makro sizin için niçin özel?
Ben makroyu hep çok sevdim. Çünkü yakın çekim, fotoğrafa soyut bir resim havası katıyor. Artık çektiklerim tohum gibi değil, tablo gibi görünüyor.

TOHUMLARIN SÖZCÜSÜYÜM
∂ Peki, bütün sanatsal çabanızın arkasında ne var? Bir farkındalık işi mi bu?
Aslında çok basit bir şey yapmak istiyorum: Sergi değil, gözlerimizi açmak... Tohumlar zaten yeterince farkındalık meydana getiriyor. Ben onların sözcüsüyüm…

Her bir tohumda kusursuz sanat var

∂ İlkini 2018’de açtığınız sergileriniz, İngiltere’de ve Türkiye’nin değişik noktalarında sanatseverlerle buluşmaya devam ediyor… “Kurda, kuşa, aşa… Ve göze” sizin mottonuz. Ne var bu sözün arkasında?
Anadolu’da bir insan küçücük bir tarlasına tohum atsa “Kurda kuşa, aşa…” der. Bütün canlılar için yapar bunu… Şu anki yüzyılda ezberlenmesi ve dilimizden düşmemesi gereken bir cümle bu… Ben de bu kadim niyetle deklanşöre basıyorum.

'YARATICI' DEMEK RAHATSIZ EDİCİ
∂ Peki, insanlar tohumlara daha yakından baktığında neler görecekler?

Onlarla kısa bir müddet bakıştığınızda kusursuzluk, matematik ve her türlü bilgiyi seziyorsunuz. Mesela kendisi bir gelin gibi süzülen zarif bir çiçeğin kömür gibi tohumları var. Tohumlarda beni düşünmeye sevk eden başka bir dünya keşfettim.  “Aaa ben bir dünya gördüm. Sizinle de paylaşabilir miyim” diyorum. Asıl mesleğim için “Creative director” tabiri kullanılıyor ama “yaratıcı” kelimesi beni çok rahatsız ediyor. Çünkü biz ancak tasarlayabiliriz. Yaratmak bize has bir şey değil. Zira tohumlara bakınca hakiki yaratıcıyı anlıyorsunuz.

∂ Tohumlara nasıl ulaşıyorsunuz, fotoğrafladıklarınızın ayrı özellikleri var mı?
Tohumları bazen seyahatlerimde ediniyorum, sergilerime getirenler oluyor ve çiftçilerden bana ulaştırıyor. Ben de hiçbir tohumu ayırmıyorum. Ama bazen üç gün uğraşıp da hiç bir şekilde kendini ele vermeyen, fotoğraflanmayan tohumlar oluyor. Çekilmek istemiyorlar. Bazıları da çok fotojenik, beş dakikada bitiyor. Öte yandan Antep fıstığı tohumunu çekerken çok zorlandım; hepsini yedim. Adana biberini çekince, üç gün burnumda acısı kaldı.

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...