Dama atılan ip yumağı!

A -
A +
Abdülkadir Geylani hazretleri​ ihtiyar bir kadından aldığı yumağı mescidin damına fırlatıverir! Kadıncağız buna bir mana veremez!..
 
 
Seyyid Abdülkadir Geylani hazretleri çok cömertti... Kendisine hediye gelse, yanındakilere dağıtırdı. Gizli açık çok kerameti görüldü...
Onun zamanında dul bir kadının altı çocuğu bir de ihtiyar anası vardı. Kadın geçimini sağlamak üzere, her gün göz nuru dökerek iplik eğirir, pazara çıkar ve anası ile çocuklarının rızkını temin etmeye çalışırdı... Bir gün bu dul kadın vefat etti ve çocukların bakımı da ihtiyar kadına kaldı... Kadıncağız pazara her hafta çıkamıyor, ip eğiriyordu. Bir zaman baktı ki 600 dirhem kadar yün eğirmişti. Sabah erkenden pazarın yolunu tuttu... Seyyid Abdülkadir Geylani hazretleri o saatte talebeleriyle sabah namazından çıkmıştı, yaşlı kadını görünce durakladı ve nereye gittiğini sordu. O da durumu anlattı... Geylani hazretleri;
-Benden 600 dirhem ip isteniyor, bunu ver de ben satayım, buyurdu.
İhtiyar kadın, "Memnuniyetle, lütuf buyurmuş olursunuz, efendim" dedi ve ipi verdi...
Geylani hazretleri eline aldığı yün yumağını mescidin damına fırlattı. Kadıncağız buna bir mana verememişti! Geylani hazretleri ona dönerek;
- Anne! Sen canını sıkma, ipliği satmaya gönderdim, parası gelsin ne kadar etti ise alırsın, buyurdu.
Kadın, "Pekâlâ" diyerek gitti, ertesi gün gelip, "İplik satıldı mı?" diye sordu. Geylani hazretleri, "İplik satıldı, fakat parası henüz gelmedi. Bir hafta kadar bir zaman içinde gelir" buyurdu. Kadın ayrılıp, bir hafta sonra tekrar geldi. Para henüz gelmemişti. Kadına, "Yarın gel, paranı al" dendi.
Kadın, "pazara niye gitmedim, şimdi param elimde olurdu" diye düşünceler içinde evine gitmek üzere iken, talebeler, "Anne, sen bir gün daha sabret, bakalım Mevlâ ne gösterecek" dediler...
Ertesi gün oldu. Seyyid Abdülkadir Geylani hazretlerinin huzuruna o ana kadar görülmeyen bir heyet geldi. Hürmetle ona bin altın takdim ettiler. Dışarı çıktıklarında talebeler onlara bu kadar paranın ne olduğunu, niçin Şeyhe takdim ettiklerini sordular. Gelenler tüccar olduklarını belirterek, "Altınlar Hazret-i Şeyhindir. Denizde yolculuk yaparken fırtına sebebiyle geminin yelkeni delindi, yol alamaz olduk, denizin ortasında kalacaktık. Kaptana bir çaresi yok mu diye sorduğumuzda, 'Altıyüz dirhem kadar ip olsa geminin yelkenini onarır, yolumuza devam ederdik ama, şu anda nerede bulacağız' dedi. Biz de Seyyid Abdülkadir Geylani hazretlerinden 'Ya Sultanül ârifin! Bize 600 dirhem kadar ip gönder, başka çaremiz kalmadı' diye yardım istedik. Az sonra geminin güvertesinde 600 dirhem ipliği bulduk. Kurtulduktan sonra, 'Biz de dönünce Hazret-i Şeyhe bin altın götürelim, kabul etmez ama, fakir fukaraya dağıtır inşallah' diye karar verdik. Şimdi o sözümüzü yerine getirdik" dediler.
Tüccarlar ayrıldıktan bir müddet sonra, ihtiyar kadın gelip parasını sordu. Geylani hazretleri bin altını kadına verirken, "Benim satışım seninki kadar kârlı olmuş mu?" diye latife yaptı. Kadıncağız "Hem de nasıl, ne diyeceğimi, nasıl dua edeceğimi bilemiyorum efendim" diyerek huzurdan ayrıldı...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.