Kana susamış FETÖ’cüler 15 Temmuz’da infaz edilmeli miydi?

A -
A +
15 Temmuz’un acısı hiç geçmeyecek.
ABD’nin ve Batı’nın satılmış piyonlarının yurt içinde ve yurt dışında kökü kazınıncaya dek bu mücadele sürmeli.
FETÖ’cülerin asla pişman olmadıklarını, faaliyetlerine eskisi gibi devam ettiklerini, Türkiye aleyhine yaptıkları alçaklıkları görünce, özellikle sosyal medyada “Bunları o gecenin sabahında infaz etmeliydik. Anladıkları dil buydu aslında” diyenleri sık sık okuyoruz.
Hatta FETÖ’cüler hâlâ utanmadan tehdit etmeyi sürdürünce “Hele deneyin, bir kez kurtuldunuz ama artık affı olmaz” diye cevap veren bir öfke seli var ki bu duyguyu hiç yabana atmamalı.
Hakikaten, 15 Temmuz gecesinin sabahında, Anayasa’yı ortadan kaldırmak üzere milletten emanet aldığı silahları millete çeviren, sivil, polis, asker 252 insanımızı vahşice katleden, tanklarla ezen, Meclis’i ve Polis Özel Harekât merkezlerini bombalayan, binlerce insanımızı yaralayan bu kana susamış darbecilere aynı şekilde mukabele etmek gerekmez miydi?
Bu soruyu FETÖ’cü kumpasların mağdurlarından emekli askerî hâkim, hukukçu Ahmet Zeki Üçok’a sordum.
Ahmet Bey bana “Dediklerinizin hepsini yaptılar, doğru. Anayasa’yı da ilga ettiler. Ama tüm bu suçların bir hukuk devleti olan ülkemizde yaptırım olarak karşılığı var. Eski yasalarımıza göre bu suçların cezası idamdı. Misal ilk darbe girişiminde affedilen Talat Aydemir ikincisine de teşebbüs edince idam edildi. Sonuçta Türkiye bir hukuk devleti ve devlet gibi davranmak gerekir” dedi.
Tabii 15 Temmuz’u Türkiye’yi işgal etme girişimi olarak görenler de var. Bu anlamda “Savaş hukuku” uygulanıp yerinde infaz yoluna gidilebilir miydi?
Ahmet Zeki Üçok bunun da mümkün olmadığını, çünkü savaş hukukunun uygulanabilmesi için ortada iki devlet ve bir savaşın olmasının gerektiğini söyleyerek geçmişten bir örnek verdi:
Mesela PKK ile mücadeleyi bir zamanlar düşük yoğunluklu çatışma olarak tanımlamak isteyenler olmuştu. Ama sonra bu tanımın beraberinde bir terör örgütünü sanki bir devletmiş gibi muhatap almayı da beraberinde getireceği düşünülerek vazgeçildi.”
Doğru, özellikle de eski devlet yapısının geçmişte ne türden yaralara yol açtığını bilenlerden biri olarak Ahmet Bey’e katılmamam mümkün değil. PKK ile mücadelede 1980-90’lı yıllarda bir hukuk devletinin güvenlik mensupları olduğunu unutanlar, PKK terör örgütü ile vatandaş arasındaki ayrımı doğru yapamadılar ve binlerce kişiyi mağdur ettiler. Ama devlet de böyle yapılanmıştı o vakitler.
AK Parti iktidarı ve Tayyip Erdoğan ile bu çarpık anlayış değişti.
Aynı durum FETÖ için de geçerli. Daha doğrusu FETÖ örgütü mensupları ile bir şekilde aynı ortamda ya da sendikada, dernekte bulunmuş ama o hain kodların işlemediği insanların, örgüt mensuplarının FETÖ ile bağlantılı olmayan aile fertlerinin mağdur edilmemesi gerekiyordu ve bu yapıldı.
Arada hatalar oldu ama hemen düzeltildi. Hepimiz söyledik, yazdık bunları. Dedik ki: Hakkında mahkeme kararı olmayan, beraat eden KHK’lı görevine iade edilsin. Yüzlercesi edildi.
 
CHP’Lİ GÜLİZAR BİÇER FETÖ HAKKINDA DELİL VE BELGE Mİ SAKLIYOR?
 
Ama öte yandan şimdi tam da 15 Temmuz darbe girişiminin yıl dönümünün öncesinde CHP’nin Genel Başkan Vekili Gülizar Karaca Biçer KHK’lılarla yaptığı toplantıda aynen şöyle diyor:
“Hakkında kesinleşmiş yargı hükmü dahi olsa KHK ile ihraç edilip mahkûmiyet alanların dosyasını adil, eşit, bağımsız bir yargı önünde tekrar açacağız."
Bu suçtur.
Ahmet Zeki Üçok da bu açıklamayı çok problemli buluyor ve HSK’nın hemen harekete geçmesinisavcıların suç duyurusunda bulunması gerektiğini söylüyor.
Yargıya güvenmek zorundayız. Üçok burada çok önemli bir noktayı hatırlatıyor:
FETÖ’cü hâkimler tarafından yargılanan, savcılar tarafından hayatları karartılan binlerce kişi var yakın geçmişte. Herkes yeniden yargılama talep etti ama bu olmadı. Dört kişi dışında. Biri benim, diğeri Aziz Yıldırım, Sakarya’da bir vatandaş, bir de Metro Turizmin sahibi Galip Öztürk… Yani elde yeniden yargılamayı gerektirir delil olmadan böyle bir şeyi söylemek doğru değil.”
Ahmet Zeki Üçok’a bir ilave de ben yapayım.
Bugünkü mahkemeleri hukuksuzlukla, adaletsizlikle suçluyor ve yargılanıp mahkûm edilmiş FETÖ’cüleri serbest bırakacağınızı söylüyorsanız, bu suç örgütü ile iş birliği yaptığınız manasına gelir.
Gülizar Hanım 15 Temmuz’da 252 insanımızı şehit eden, geride binlerce gazi bırakan dünyanın en alçak örgütünün elemanlarını eğer koruyup kollayacağını, serbest bıraktıracağını söylüyorsa da aynı şey geçerlidir.
Dün bana Twitter’dan özel mesaj atan Avukat  Fatih B. Danalıoğlu ise çok ilginç bir tespitte bulunuyor:
“Hakkında kesin yargı kararı olan kişi, ancak yeni bir delil ortaya çıkarsa yeniden yargılanabilir. Aksi hâlde, ‘İktidara gelirsek kesin yargı kararı olanları da yargılayacağız’ diyenin ya şu an elinde bir delil var ve saklayarak suç işliyor ya da bir darbe hazırlığı yapıyor!..”
Evet, Gülizar Biçer’e tekrar soruyorum:
“Yargılanıp mahkûmiyet almış olan FETÖ’cülerle ilgili elinizde bir delil var mı? Varsa nerede? Saklayarak suç işlemektesiniz. Yoksa neye dayanarak onların suçsuz olduğuna inandınız? Siz kendinizi yargı mercii yerine mi koyuyorsunuz?”
Bu sorulara verecek cevabınız biliyorum ki yok.
Çünkü utanmıyorsunuz...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.