Eleştiriyorum ve uyarıyorum çünkü umudum hâlâ Erdoğan’da

A -
A +

Sosyal medyadaki muhalefet trolleri ve yurt dışında yayın yapan FETÖ’cüler, son aylarda hayat pahalılığına dair iktidara yönelik uyarıcı ve eleştirel yazılarımızdan yola çıkarak zavallıca hayallere kapılıyorlar.

FETÖ firarisi bir eski “gazeteci” vakfı yöneticisi, Youtube yayınında benim gibi uyarıcı ve eleştirel yazılar yayınlayan yazarları kastederek “Artık iktidarın gidici olduğunu anladılar, ondan” diyor sırıtarak.

Sosyal medya trolleri ise  “Ne o, iktidarı kaybedeceklerini anladınız da yan çizmeye mi başladınız?” muhabbetindeler.

Dediğim gibi, acınası ve zavallı tipler. Bizleri, “İşler istedikleri gibi gitmeyince sıvışan kişiler” olarak hayal etmelerinin tek sebebi, her gün aynada korkak, aciz, sinsi ve utanmaz suratlarını görmeleri. İftiralarının altında yatan sebep bu; psikolojide YANSITMA-PROJEKSİYON deniyor. İlk kez Sigmund Freud’un kullandığı bu kavramın anlamı şu:

“Kişinin kendine ait düşünce ve davranışlarını karşı tarafta varmış gibi gösterme HASTALIĞI.”

Hevesleri kursaklarında kalacak.

Onları hep tavuklar gibi TAR’da sayacağız.

Anladınız siz onu.

İktidarın “gidici” olmadığını acı biçimde bir kez daha idrak ettiklerinde, tek seçenekleri olacak:

Yar başına gelen koyunlar gibi uçurumdan aşağı atlayıp intihar etmek.

Neyse, ben yeniden tekrar edeyim:

BU YAZILARI SÜRDÜRECEĞİM, ÇÜNKÜ…

Eğer ekonomik sorunları ve halkın sıkıntılarını AK Parti iktidarının ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın çözeceğine dair bir inancım, umudum, delilim ve güvenim olmasaydı, kesinlikle bu yazıları kaleme almazdım.

Mazhar Alanson'un şarkısındaki gibi, “Benim hâlâ umudum var/İsyan etsem de istediğim kadar” diyor ve yazmaya devam ediyorum.

Hâlâ onlara güveniyorum ki eksikliğini hissettiklerimizi onlardan istiyorum.

Hâlâ inancım var ki yaşadığımız ekonomik tıkanmışlığı AK Parti’nin ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın halledeceğini biliyorum.

Eğer düşüncelerim bu istikamette olmasaydı, yukarıda ifade ettiğim gibi hiçbirini yazmazdım. Muhalefete bakardım.

Gazeteciyim, aslında bakıyorum da ne dediğine muhalefetin.

Ne biliyor musunuz?

Koskoca bir TISS!

Şimdi kimse benden eski Türkiye’yi hortlatmak isteyen bir beceriksizler ordusu olan muhalefete güvenmemi, onlara inanmamı, bir beklenti içine girmemi bekleyebilir mi?

Ortalama laflar var ortada.

“Bize güvenin, iktidara geldiğimizde enflasyon da kalmayacak, hayat pahalılığı da...”

Çok güzel de, sana neden güvenelim?

Vatandaş da biliyor ve güvenmiyor zaten onlara.

Türkiye’nin ekonomik sorunlarını kim çözer” sorusunun yöneltildiği anketlere bakın, cevabı görürsünüz.

Kendisine “güven duyanlar”ın oranı yüzde 5,6.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a güven duyanlar ise yüzde 39,7.

Bu anketi yayınlayan da muhalefete yakınlığıyla bilinen İstanbul Ekonomi Araştırma şirketi.

Hiçbiri diyenler yüzde 20, İmamoğlu diyenler de 9,7.

Gerisi de dağılıyor işte...

Muhalefetin kendi kitlesinden yana sorunu yok çünkü onları betonlaştırıp mankurtlaştırdılar. Ama onlara da güvenmiyor, asıl güvendikleri yer dışarısı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun dediğine bakın anlarsınız “çözüm” için:

“Dışarıda döviz bolluğu var, biz bunları Türkiye’ye getireceğiz.”

Böyle demişler ona:

Sen iktidarı teslim al, sonra bize Türkiye’yi teslim et, Suriye’nin kuzeyinden, Doğu Akdeniz’den çekil, 15 Temmuz sonrası mağdur edilen adamlarımızı hapisten çıkart, yurt dışından getirt, görevlerine iade et, biz de sana sıcak para gönderelim...”

Pazarlık bu değil mi?

Hadi yalan deyin.

Sıcak parayla döviz bollaşacak, sonra ucuzlayacak, biz de refah geldi sanacağız.

Şunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Türkiye’de ekonomik sıkıntılar, gıda ve kira enflasyonu var.

Vatandaş her ay daha çok eziliyor geçim derdiyle.

Ama Türkiye bu süreci atlatacak. İlk işaretleri uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının yıl sonu için revize ettikleri yüzde 9,7’lik büyüme oranıyla, ihracat gelirlerinin müthiş artışıyla görülmekte. Nitekim son açıklanan verilere göre geçen ağustos ayında BÜTÇE 40,8 MİLYAR LİRA FAZLA VERDİ. Çünkü ekonomi canlandıkça vergi gelirleri artıyor. Bütçede diğer ülkelerden pozitif ayrışıyoruz. Geçen senenin ilk 8 ayında 510,4 milyar TL vergi geliri toplanırken, hazinenin kasasına bu yıl ilk 8 ayda vergilerden 712,8 milyar TL para girmiş.

Ama dediğimiz gibi, mühim olan iyileşmenin mutfağa yansıması. Ancak görüyoruz ki makro ekonomik verilerin önünde sonunda mutfağa yansıyacağını bizden çok daha iyi bilen Küresel Çete ve aparatları, tedarik zinciri, market ve hal mafyasıyla birlikte fiyat yükseltme oyunu oynuyor. Bu oyunu bozmak gerekiyor.

Bu yüzden AK Parti içindeki bakanlık bürokrasisinin ağır aksak işleyişini hızlandırmak, bu işleyişi kasıtlı olarak yavaşlatmak isteyenleri elemine etmek gerekiyor.

Bu gerçeğin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da farkında ve “Çözeceğiz, halkı ezdirmeyiz” mesajı veriyor sık sık konuşmalarında.

Ona inanıyor, güveniyor ve çözeceğine dair umutlarımı tazeliyorum.

Bunun için de ondan istiyorum.

Bu yüzden bazen sert de olsa eleştiriyorum.

Biliyorum bakanlarıyla bürokratları bana kızıyorlar ama varsın kızsınlar.

Ülkemi emperyalizme teslim etmeye hazır bir muhalefet varken, iktidarla "kavga" da ederim, "papaz" da olurum...

 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.