Az oynayıp çok kazanmak

Fenerbahçe daha maçın başında güzel bir organizasyon sonrası atılmış klas bir golle öne geçiyor ve karşısında sadece kendi yarı alanında kalecisi ve savunmasıyla paslaşabilen bir rakip buluyordu. Maçın sonucunu bilmeyen birine bu giriş cümlesini söyleseniz size soracağı soru "Maç bu Fenerbahçe'nin kaç farklı galibiyetiyle bitti?" şeklinde olur. Ama öyle mi oldu? Tabii ki hayır. Hem de yukarıda da belirttiğim gibi orta alanda ileri uçta sadece top kaptıran Kasımpaşa gibi bir rakip bulmasına rağmen. Kasımpaşa takımı da kenardan çok yetersiz bir yönetim gösterdiği için hiçbir işe yaramayan oyuncularını ancak 65. dakikadan sonra değiştirmeyi akıl etti.

Altay'ın kurtarışları

Fenerbahçe'nin Rossi denen amaçsızca sadece oraya buraya koşan bir forvet oyuncusunun yanında bir de etkisiz Berisha'sı vardı. Hele hele İrfan Can da bu formanın içine girdiğinden bu yana belki de en kötü maçını oynarken, tabii ki Arda gibi yarının adamına da yazık oluyordu. Crespo ve Zajc'ın sırtladığı orta alan karşıdaki rakibin yanlışları sayesinde hem kendileri ayakta kaldı, hem de savunmaya zaman zaman yeterli yardımı yetiştirdi. Tabii ki Fenerbahçe'den söz ederken kaleci Altay'a ayrı bir bölüm ayırmak gerekir. Rakibin cılız gibi görünen ama kendi savunmasının bazı yerleşim hataları yüzünden izin verdiği pozisyonları Altay gerçekten müthiş reflekslerle tabelaya yansıtmadı. Ne demişler? Bir takımın sahada iyi bir sonuç alabilmesi için atanıyla tutanı gününde olacak. Fenerbahçe'nin atanları pek günlerinde değillerdi ama kalecisi yediği golde de yapacağı bir şey olmayan bir konumdaydı.

Meçhul bir yönetici

Tabii bu arada Kasımpaşa gibi bir takıma onca yatırımı yapan bir Başkan'ın takımının kenardaki yöneticisi de bizim futbolun bir meçhulü olmamalıdır. İsmail Hoca'nın Zajc ile Valencia'yı değiştirişine akıl erdiremedim de İrfan ile Pelkas'ı alıp sahaya sürmek neden 85. dakikaya kaldı ona şaştım.

MAÇIN ADAMI: Altay