Muharrem ayının en kıymetli günü...

A -
A +
M. Said Arvas Hocadan Hatıralar...  
Aşûre günü Muharrem ayının en kıymetli günüdür. O gün tutulan oruç, bir senenin günahlarına kefarettir. Aman kaçırmayalım!..     Geçen pazartesi günü (4 Kasım'da) takvimler 1 Muharrem 1435'i gösterdi. Yani hicri yeni bir yıl başladı. Önümüzdeki salı akşamı "Aşûre Gecesi"ni; çarşamba da "Aşûre Günü"nü idrak edeceğiz inşallah... Aşûre günü Muharrem ayının en kıymetli günüdür. O gün tutulan oruç, bir senenin günahlarına kefarettir. Aman kaçırmayalım, dalgınlığa gelmeyelim. Hazret-i Ali (radıyallahü anh) anlatır: "Bir gün huzuru saadette oturuyorduk. Bir adam gelip şöyle sordu: -Ya Resulallah, ramazan orucu farzdır,  tutuyoruz, ondan sonra hangi ayda tutmamı tavsiye edersiniz? Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: -Muharrem ayında tut çünkü o şehrullahtır (Allahü teâlânın ayıdır). O ayda rabbimiz birçok kavimlerin tevbesini kabul buyurdu. Bundan sonra tevbe edenlerin de tevbesini kabul eder." İbn-i Abbas radıyallahu anh buyurdu ki: "Peygamberimiz Aşûre günü oruç tuttular ve tutulmasını da emrettiler. Aşûre günü aile efradının nafakasını geniş tutanın yıl boyu rızkı bereketlenir." Aşûre günü tek oruç tutmak mekruhtur. Çünkü Yahudiler de aynı gün tutuyorlar. Onlara benzememek için iki gün tutmalıdır. Salı çarşamba yahut çarşamba perşembe gibi... Allahü teâlâ birçok duaları Aşûre Günü kabul buyurdu... Birçok peygamberin ve mü'minlerin kurtuluşu bu mübarek güne rastlamıştır. Hazreti Hüseyin radıyallahü anh ise Aşûre Günü şehâdet şerbetini içerek Rabbine ve sevgili dedesine kavuşmuştur. Hazreti Hüseyin ve ağabeyi Hazreti Hasan, Medine-i Münevverede dünyamızı şereflendirmişlerdi. Mübarek dedeleri başta olmak üzere bütün sahabiler tarafından çok sevilmiş, takdir edilmiş ve el üstünde tutulmuşlardı. İslâm dini uğrunda pek sıkıntı çekmemişlerdi. Bu da derecelerinin Bilâl-i Habeşi, Ammar bin Yasir (radıyallahü anhüm) gibi imanları uğrunda "eza ve cefa"ya maruz kalanlardan daha düşük olmasına sebep olacaktı. Rabbimiz, onları çok sevdiğinden "makamlarını yükseltmek için" ikisine de "şehâdet" rütbesini ihsan buyurdu. Bu iki mübarek insanın "şehid" olmaları bizler için musibet gibi görünse de onlar için büyük nimet olmuştur. Bizler bu hadiselere üzülsek de, onlar dereceleri yükseldiği için kim bilir ne kadar sevinmişlerdir?.. Musa aleyhisselam bir yerden geçerken bir adamcağıza rastlar. Bakar ki; yabani hayvanlar tarafından parçalanmış. Zavallının vücudunun bir kısmı yenmiş, bir kısmı terk edilmiş. Musa aleyhisselam taaccüb ederek; "Ya Rabbî" dedi: "Ben bu kulunu tanırdım. Salih, âbid mütteki bir kimse idi, seni de çok severdi. Acaba bu musibet başına neden geldi? Hikmeti nedir?" Allahü teala buyurdu ki: "Ya Musa doğrudur. Bu kulum bizim salih kullarımızdan biriydi, muhabbet ehliydi. Ancak, bizden çok yüksek makâmlar talep etmekteydi. Ne var ki; amelleri o makamlara çıkmasına kâfi değildi. Biz ona bu musibeti verdik ki istediği makamlara erişsin!" ..... NOT: Bu makale 7 Kasım 2013 Perşembe günü yayınlanmıştır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.