Öcal Uluç

Avrupa kupaları elemelerine dört takımla başladık, üç takımla gruplara ulaştık…

Zalgiris – Galatasaray ve Kayserispor – Galatasaray maçlarından, hatta mevsim başı oynanan hazırlık karşılaşmalarından birinde “Hull City’ye 10 dakikada 3 gol yenilerek kaybedilen” özel maçı da katayım, “acabalı sorular” ile bezeli “Galatasaray” yazılarımın ana konusu “oynanan futbol ve Okan Buruk Hoca” idi.

Yıllar yılı yazıp geldiğim, ama cumartesi günkü Uluçmarket’te “ihmal ettiğimi” üzülerek itiraf ettiğim, “bir zamanlar ‘amatör sporlar’ dediğimiz, ama bugün ‘profesyonelliğin üst sıralarına tırmanmış’ spor branşlarının “ülkemizdeki bölümünde” nelerin olup gittiğini yazmanın da “spor gazeteciliği” bakımından “görevimiz olduğuna ve yazmamız gerektiğine” inanmaya “yeniden” başladım. Devam da edeceğim…

Varsa yoksa futbol; “spor medyamızın çok büyük çoğunluğunu oluşturan bizler, “çok az istisnamız hariç”, sadece ve sadece “Üç Büyüklerli futbolun peşinde koşarken”, mesela ülkemizde “futboldan sonra en çok ilgi çeken, en çok seyirci toplayan” basketbolu bile ihmal ettiğimizin farkına varamıyoruz.

Her kötü futboldan ve sonuçtan sonra, Okan Hoca eksik futbolculardan, söz ediyor. Açıkça ifade edeyim ki; bunlar artık mazeret olmaktan çıktı, kendisini savunma bahanesine dönüştü...

Evet, haftalardır yazıp geliyor, sevgili Uğur Meleke…

Sayın Başkan, “Dost acı söyler”; yazacaklarımı “bu pencereden okuyun” lütfen...

Geçen hafta NG Araştırma Şirketi’nin 15 yaş üzeri 1926 kişi arasında yaptığı “başlayan Süper Lig'imizle ilgili” araştırmasının “takımlar, kadrolar, hocalar, yönetimler, favoriler ile ilgili bölümünü” yazmıştım.

Galatasaray’ı “dün gece kendi sahasında Şampiyonlar Ligi’nde play-off’a sıçratacak” Ljubljana maçına saatler kala “böyle bir yazıyı” yazmayı istemezdim.

Kutluyorum, başta Adana Demirspor olmak üzere perşembe gecesinin Fenerbahçe’sini, Beşiktaş’ını ve iki gece öncesinin Galatasaray’ını…

Süper Lig'imiz bu gece başlıyor, “kavgasız, gürültüsüz ‘Dostluk / Sevgi / Saygı hudutları içinde’ bir sezon” temenni ediyoruz.

Sahalarda mağlup… Şampiyonluk yarışında mağlup… Transferde Zaha’dan Tete’ye “durmadan “nakavt olduğu” yumruklar yiyor…

TV ekranlarında dikkatle “hocaları” izliyorum. İşte gördüğüm tablo: Okan Hoca “buruk”, İsmail Hoca “rahat”, Şenol Hoca “mutsuz”, Bjelica Hoca “umutlu”, Kluivert Hoca “iddialı…”

“Oh, dünya varmış” deyiverdi yüreğim; hakem, Zalgiris maçının 6 dakikalık uzatmasını “saniye geçirmeden” son düdükle bitirirken…

Dün sabah bu yazıyı yazarken, kendi kendime dedim ki; “Bu dakikalarda Okan Buruk’un yerinde olmak istemezdim, ta ki, yarın gece oynanacak Zalgiris maçı kazanılana ve eleme turu atlanana kadar!..”

Galatasaray hariç, 4 takımımızın 3’ü, “ilk karşılaşmalarında ‘Avrupa Kupaları için ümit veren’ maçlar” oynadılar…

Hiç sevmem ve de “yazmak istemem” ama, “nadirlerden biri” olarak ve de  “üzülerek” yazmak zorundayım…

Dile kolay, “orta sahaya ‘ilk on birde oynayacak seviyede iki takviye’ yapılabilirse”, Galatasaray’ın “Şampiyonlar Ligi hedefi” doğrusu ya “futbol bu olur ya da olmaz ama hayal olmaktan ‘gerçekten’ çıkacak” ve de…

Zaman zaman sohbetlerde bana “Futbol başta Türk sporunun ‘en büyük sorunu’ nedir?” diye sorarlar. 

Altı gün sonra Zalgiris maçına çıkılacak ama hâlâ transferlerde belirsizlik var. Okan Hoca da Strum Graz maçından sonra Galatasaraylılara ninni söylüyor…