Eleştiriye evet, hakarete yasak; işte yeni hedef!

A -
A +

RTÜK nihayet uyandı; “TV ekranlarında hemen her gece ‘kamu görevlisi sayılan’ hakemler için infaz ve hakaret masalarına izin verilmeyeceğini” açıkladı.

 

Futbol Federasyonu da “eften püften para ve hak mahrumiyeti cezaları ile” kulüp başkan, yönetici ve teknik direktörlerinin ‘hakemlere ve başta Merkez Hakem Kurulu olmak üzere TFF kurullarına hakaret yarışını bırakmayacaklarını’ ve bugünkü disiplin talimatlarının ‘yeterli ve caydırıcı’ olmadığını” anladı ve… Anlıyoruz ki, gereğini yapacak…

 

Spor medyasının “kulüpçülük yapmayan, başkanların kalemşor ve sözcülüğüne soyunmamış, ‘sporun gerçek yazarlığının Fair-Play’in ‘esas olduğuna inanmaktan geçtiğini bilen” mensupları da, “sporun ‘Halil Umut Meler saldırısı’ ile ‘kimler tarafından’ nerelere kadar götürüldüğünü” görerek, vaziyet aldılar!..

 

Dahası, “TV ekranlarında hakem infaz ve hakaret masaları kurarak, “belgelerin ve tanıkların ortada olmadığı, ‘söylenti / iddia/ iftira furyalarını’ ekranlara getirip, ‘reyting’ ve sosyal medyada da ‘tıklama rekorları’ kırmalarına temel yapanlar” da, “bundan böyle başlarına neler geleceğini” anlamaya başladılar.

 

Ortada, “Futbolu ve sporu disiplinsizlik batağına gömmek isteyenler” ile ilgili “facia” bir tablo var… Kulüp başkanı, “şampiyonluk iddiası ya da düşme tehlikesi veya kupa mücadelesi olmayan” ve “berabere biten” bir maç sonunda hakemi hastanelik ederek tutuklanmış, savunmasında “Yüzüne tükürmeye gittim, yumruk değil, tokat attım” diyebiliyor… 

 

“Şecaat arz ederken, sirkatini söyleyebilen” bir kulüp başkanı… Hem de ülkenin, Ankara’nın en köklü kulüplerinden birinin başkanı… İki dönem milletvekilliği yapmış bir başkan… Kendisine de, kariyerine de, kulübüne de, futbola da, spora da yazık ediyor; olacak şey mi?

 

Tablo bu kadar acı iken… TV ekranlarında canlı yayında “Yanımda silahım olsa hakemi vururdum” denilebilen bir ortamda… “Tuttuğu takımın kötü oyununa ve aldığı kötü sonuçlara tepki koyan taraftarı, protokol tribününden atlayarak kovalayan” başkanlar varken…  “Bu başkanın başkanlık yaptığı” Kulüpler Birliği Vakfı, hâlâ kamuoyuna ve spor başta ülkeyi yönetenler zirvesine ulaştırabilmek çabasıyla ve de “hedef” saptırarak… Bu çirkin, “kabul edilemez” acı tablonun sorumluluğuna Futbol Federasyonu’nu da ortak etme açıklamaları” yapabiliyor…  

 

O Federasyon ki, “kısa sayılacak bir dönemde, görevi devir aldığında ‘batak hâle gelmiş’ futbolumuz adına, ‘reform mahiyetinde’ büyük işler yaptı” ve yapmaya da devam ediyor…

 

Ama “başarısız” başkanların, yöneticilerin, teknik adamların, “kulüpçü, reytingci, sözcü ve kalemşor” yorumcuların hedefi, “Rabbena, hep bana” görüşüyle, camia ve taraftarların önüne “Federasyonu ve hakemleri” koymak…

 

Elbette federasyonlar da hatasız değildir, hakemler de… Hatalar yapılacaktır…

 

Ama “eleştirmek, eksiklerin giderilmesinde, hata ve yanlışların düzelmesinde el ve iş birliği yapmak” başka şeydir, “hakaret furyaları, tabanca, yumruk, istifa tehditleri ile ‘başarısızlıklarını örtmeye’ çalışmak” çok daha başka…
Sporda asıl hedef; TV ekranlarını, spor sayfalarını, spor kulüplerini “bu zihniyetten temizlemek” olmalı… Ve inanıyorum ki, olacaktır da… 

Halil Umut Meler’e mesaj…

Önce büyük geçmiş olsun… Sonra… Gazetelerde okudum; “Hakemliği bırakacağım” demişsin… Sakın ola… Hak yolunda “gazi” oldun… Hakemliği bırakırsan “onlar” kazanır… Hakem olarak kalacak, başarı yolunda ilerlemeye devam edeceksin… 

 

O yumruğu sadece “Sen” yemedin… Türk hakemliği… Yetmez, yüzlerce eski ve yeni Türk hakemi… Yetmez, Türk sporu… Yetmez, milyonlarca “Türk sporseveri” yedi… Yetmez, yüzlerce “gerçek” spor yazarı yedi…

 

Devam kardeşim, “millî bir görev yapıyorsun”; vazgeçmek olmaz… Türk sporunun Sana da, nice Halil Umut Melerlere ihtiyacı var… Örnek olmaya devam etmen gerek… Devam… Bilesin ki, “sahalarda çalacağın” her düdük, “onlara ‘manevi tokat’ olarak” dönecektir… Devam sevgili kardeşim… 

Şaka!..

Önce Şenol Güneş kadro dışı kaldı… Sonra Ahmet Nur Çebi kadro dışı bırakıldı… En sonunda da “performans düşüklüğü ve takım içindeki uyumsuzlukları” nedeniyle “milyonlarca avro ödeyerek transfer ettikleri” Vincent Aboubakar, Valentin Rosier, Eric Bailly, Rachid Ghezzal ve Jean Onana…

 

Ne diyeyim; “Etme ve bulma” dünyasındayız; “gereği” tamamlandı!.. 
lll
NOT; Beşiktaşlılara internette “Ferudun Niğdelioğlu’nun “Adil oyun mu, adi suç mu?” başlıklı yazısını bulup okumalarını” öneririm. Ö.U.

Özbek ve Timur’a “acı” mesaj…

Benim spor branşlarına bakış ve izleme sıralamam şöyledir; 1 - Atletizm, 2 - Basketbol, 3 - Bisiklet, 4 - Tenis, 5 - Futbol...

 

Gençliğimde Ankara’da “basketbol hakemliği ve basketbol ajan yardımcılığı” yaptım. Ne var ki, bugün “sporda ‘gönül verdiğim sarı kırmızının’ basketbol takımının maçlarını” izleyemiyorum; salonlardaki perişanlığı sebebi ile…

 

İftihar edebilirsiniz, mesela Tanguy Ndombele’ye “milyonlarca avro ödeyen” Dursun Özbek / Erden Timur ve yönetici arkadaşları; “bu sporu Türkiye’ye getiren” Galatasaray’ın bugünkü başkanı ve başkan vekili olarak iftihar edebilirsiniz…

 

Takımınız, Karşıyaka’ya (Futbol takımının kaçıncı ligde olduğuna bir bakın) geçen hafta 98-76 yenildi ve de… 16 takımlı puan cetvelinde, sonuncu Samsunspor’un 2 puan üzerinde 11 maçta 4 galibiyet alarak 15 puan ve “- 4 averaj” ile 11. durumda (Averajı -25 olan Bahçeşehir Koleji ve -58 olan Onvo Büyükçekmece ile puan puana, averajla üstünde)…

 

Puan cetvelinin ilk dört sırasında Anadolu Efes (Averajı +102) ve 2 puan gerisinde, puan puana, Fenerbahçe (Averajı +143), Karşıyaka (Averajı +77) ve Beşiktaş (Averajı +54) var.

 

Bilmem ki, “bu tablo” yüzünüzü kızartmıyor mu?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.