Sorumlu Okan Hoca’dır!..

A -
A +

“Yazımın başlığına” hemen bir ek yapayım; “… Ve de, ona “240 milyon avroluk kadroyu” teslim edenlerdir…

 

Bir ay içinde “bu konuda üst üste yazdığım” yazılardan biri “Galatasaray üzerine acı bir yazı” başlığını taşıyordu.

 

İşte yazının giriş bölümü; “Evet, Galatasaray Kopenhag’da Kopenhag’ı yenebilir, belki de yenecektir de… Ama ‘bu sonuç’, Galatasaray’ın ‘bugün içinde bulunduğu durumla ilgili görüşlerimi’ değiştirmez… Son söyleyeceğimi, en başta söyleyeyim, dahası, ‘bugüne kadar azar azar söyleyerek ve yazarak geldim’ zaten…

 

Okan Hoca’mıza ‘240 milyon avroluk palto, pardon kadro’ büyük geldi. Ve de, bu sebeple onca maçta, onca puan kaybedildi.”

 

Sonra da “Büyük takım hocası olabilmek!” başlıklı yazımda “en önemli hususun ne olduğunu” yazmışım; “Sadece ‘futbol bilgisi, saha içi taktik, teknik, strateji başarıları’ da ‘büyük takım hocası’ olmaya yetmiyor, ‘büyük takım kadrosunu ve o kadroda olan büyük takım yıldızlarını da yönetebilmek’ becerisine sahip olmak gerekiyor.”

 

Ne yazık ki, “keşke tersi olsaydı da Okan Hoca’dan özür dileseydim” dediğim bir “acı sonuç” ile Şampiyonlar Ligi’ne veda etti… 

 

Ama asıl acısı, Galatasaray, 2000 yılında “UEFA Kupası’nın kazanıldığı” Parken Stadı’nda ve “mutlaka kazanılması gereken” bir maçın koca ilk yarısında “tek isabetli şut” atamadı, “tek gol pozisyonuna” giremedi…

 

“Kaç defa denenmişi yeniden deneyerek ülkenin en iyi sol kanat oyuncusu Kerem’i, “Galatasaray tribünlerinin onu ıslıklamasına sebep olan yere ‘gene’ İcardi’nin arkasına, o yerin “uzak ara sahibi olması gereken” Mertens gibi bir yıldızı kulübede oturtan” Okan Hoca’ya sormak gerekmiyor mu, ki “çoğunluk” da sordu zaten; “Bu değişikliğin yapılması için, ‘ikinci yarıda Kopenhag’ın golü’ mü bekleniyordu?..

 

“Küstürmeme korkusu” ile sakat sakat oynatılan İcardi’nin “form ve fizik durumu belli iken” hâlâ inat ve ısrarla “Onun ‘tek başına’ iri yarı, fizikleri belli rakip stoperlerinin arasında yok olmasını saha kenarından seyreden ve de ‘Bakambu gibi bir silahı’ onun yanına ‘iş işten geçtikten sonra’ gönderebilen” bir hoca için ben, nasıl “büyük takım hocası” diyeyim?..

 

Onun hataları ve yanlışları yaz yaz bitmez… İnşallah ders almıştır…

 

Bak Hoca’m, Stefan Zweig’in “İnsanlık Tarihinde Yıldızın Parladığı Anlar” adlı bir kitabı vardır; “Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un fethi, Lenin’in ‘mühürlü tren’ ile İsviçre’den, St. Petersburg’a kadar gelişi” gibi “yıldızın parladığı anları ve tarihi değiştiren 12 olayı anlatan” bir eserdir…

 

İşte sen de, hem kulübün ve takımın, hem de kendin için “yıldızın parladığı bir anı” hatada ısrarların ve yanlış inatların yüzünden kaçırdın…

 

Maçtan sonra, “sakatlıktan yeni çıkmışlardan, hâlâ sakat oynayanlardan” söz ettin… “Avrupa Ligi’ndeyiz” dedin…

 

Elinde o “dev kadro” varken, “sakatlık” sözlerin yenilginin ve Şampiyonlar Ligi’nden elenmenin mazereti olmazdı, sadece “taraftara gönderilen ‘bahane’ sözleri” olarak kaldı ve de “inandırıcı” hiç olmadı; o kadar…

 

Dahası, henüz “Avrupa Ligi’nde” de değilsin; önce play-off oynayacaksın; pazartesi günü kura çekiminde “rakibin kim” olacak; Kopenhag’ı geçemedin, play-off’tan çıkabilecek misin?..

 

Temennim; çıkmandır; Galatasaray’a o yakışır; Hoca’sına da yakışmalı!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.