Prof. Dr. Ramazan Ayvallı

Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: "Ümmetimden hak üzere bir tâife, düşmânlara gâlip olarak cihâd ederler. Sonuncu tâife, Deccâl ile savaşır."

Mü'min olmak için, inanılacak şeyleri ayrı ayrı bilmek lâzım değildir. Bunlara, îmân-ı icmâlî ile îmân etmek, inanmak yeterlidir...

İbâdetleri, Allahü teâlânın beğendiği şeyleri yapmakla îmân cilâlanır, nûrlanır, parlar, yani îmân-ı kâmil olur. Harâm işleyince bulanır...

Îmân etmek için Kelime-i şehâdeti söylemek ve bunların manâsını Ehl-i Sünnet âlimlerinin bildirdiği şekilde öğrenip inanmak lâzımdır...

"Bir Müslümân, dînin bir emrini yapmakla bir yasağını işlemek arasında muhayyer kalırsa, yasaktan kaçması önce gelir."

Geçen yarım yüzyıla damgasını vuran merhûm Arvâsî Hoca, cemiyetimizde, gerçek bir fikir adamı ve sağlam bir münevver olarak hâtırlanıyor...

Merhûmu, ilk olarak vicâhen, bundan 44 sene önce bendeniz Balıkesir Ordu Donatım Okulu'nda Yedek Subay Kursu'nda iken tanıdım...

Kur'ân-ı Kerîmin 47. Sûresi, Hazret-i Muhammed'in (aleyhisselâm) adını taşımaktadır. Hâtemü'l-enbiyâ yanî peygamberlerin sonuncusudur...

Kur'ânda en fazla ismi geçen Peygamberler acabâ hangileridir ve kaçar defa zikrolunmuşlardır, diye merak eden kardeşlerimiz vardır...

Allahü teâlâya, Resûlullah'ın mübârek kabrini ziyâret etmeyi kendisine nasîb ettiğinden dolayı, secdeye varmalı ve duâ etmelidir...

Müminlerin; Sevgili Peygamberimiz ile Eshâb-ı kirâmın nice hâtıralarını barındıran mekânları ziyâret etmeye can attıklarını görüyoruz...

"Umre nâfile bir ibâdettir. Nâfile ibâdeti yapmak, bir farzın terkine veya bir harâm işlemeye sebep olursa, ibâdet olmaktan çıkar, günâh işlemek olur."

"Bir umre, diğer umreye kadar, arada işlenenler için keffârettir. Hacc-ı Mebrûr'un karşılığı cennetten başka bir şey olamaz!"

Hanefî ve Mâlikî'de, Müslümânların ömürlerinde birer defa umre yapmaları sünnet-i müekkede; Şâfiî ve Hanbelî'de ise farzdır...

Kâbe-i muazzamayı ziyâret etmeye "Hac" denir. Kâbe-i şerîf, hac mevsiminin dışında ziyâret edilirse, bu ibâdete "Umre" adı verilir...

"Kanâat, çalışmayıp, tembel oturup, başka bir şey aramamak değildir. Aksine hırslı hareketlerden kaçınıp gönül huzûru ile yaşamaktır."

Hâlid bin Zeyd, Resûlullah Efendimize dedi ki: "Bana öyle az ve öz bir nasîhat et ki, onu kafamda tutabileyim ve onunla amel edebileyim."

Muhammed aleyhisselâm "ümmî" idi. Yâni kimseden ders görmemiş, herhangi bir kitap okumamış, hiçbir yazı yazmamıştır...

"Allah'ın nimet[ler]ini teker teker saymaya kalkışsanız, onları sayamazsınız. Muhakkak ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir."

O'na daha gençliğinde "el-Emîn" yani "kendisine her zaman güvenilir" lakabını verdiler. Böylece gençliğinde bu isimle meşhûr oldu...