Bu hâlde sokağa gönderecek değiliz...

A -
A +
"Başından bir şeyler geçmiş mutlaka. Biraz kendine gelsin anlatacak şeyleri olduğundan eminim..."
 
Neveser Hanım başını salladı ve oğlunun "Nazan'ın burada kalmasını istiyorum anne" sözlerine şu cevabı verdi:
- Tabii ki iyileşene kadar burada kalacak. Bu hâlde yeniden sokağa gönderecek değiliz...
Önder, annesine baktı. Beş yıl önce rahmetli olan babasının yerine geçmişti şirketlerin başına. Tahsilini Londra’da tamamlamıştı. Baki Bey karısının babasından gelen serveti katlamayı başarmış ve dört tane deri fabrikası kurmuştu. O rahmetli olunca işin başına geçen Önder işledikleri derileri kullanacakları bir deri hazır giyim zinciri açmıştı. Böylece ellerindeki serveti dörde beşe katlayarak Türkiye’nin sayılı zenginleri arasında girmişlerdi. Her sene Maliyeden vergi bazında ödüller alıyorlardı. Ana ve oğlu yaşıyorlardı bu konağın içinde. Bir de Elif bebek. Elif’in annesi Önder’in ablası olan Serap, Elif’i dünyaya getirdikten sonra eşiyle birlikte geçirdiği bir trafik kazasında kaybetmişti hayatını. İstanbul’u ayağa kaldıran bu olay inanılması ve dayanması güç bir olaydı Neveser Hanım için. Artık dünyada olmayan kızının son hatırasına sahip çıkarak torununu bağrına basmış ve ona tuttuğu Fransız dadı eşliğinde onu büyütmeye başlamıştı. Önder de çok etkilenmişti ablasının ölümünden. Toparlanmaları zaman almıştı. Ama olana alışmak zorundaydılar. Neveser Hanım kendinden emin bir şekilde oturduğu yerde düşünceli tavırla mırıldandı:
- Başından bir şeyler geçmiş mutlaka. Biraz kendine gelsin anlatacak şeyleri olduğundan eminim. Şaibeli işlerden de hiç hoşlanmam ama...
Önder omuzlarını kaldırdı:
- Ne yaşadıysa çok etkilenmiş. Ben hayatımda böyle mahzun bakan iki göz görmedim.
Neveser Hanım dikkatle baktı oğluna. Önder hafifçe ama anlamlı bir şekilde gülümsedi...
              ***
Şerif avukatının uzattığı eli sıkarken tuhaf duygular içindeydi. Gerçekten de adamın söylediği gibi bir celsede bitmişti olay. Boşanmıştı artık. Nazan’ın haberi bile olmadan onu hayatından temelli çıkartıp atmıştı. Sabah erkenden ve heyecan içinde gelmişti mahkemeye. Emre Can’ı lokantada bırakmıştı. Boşanma gerçekleştikten sonra da sanki bir şeyler eksilmiş gibi hissediyordu artık. Yüreğinde bir boşluk vardı. Uzayda yürüyormuş gibi duygulara kapılıyordu. Avukat pis pis sırıttı:
- Demiştim size. Elinizdeki vekâlet çok işimize yaradı. Oğlunuzun velayetini de aldık. Her şey tamamlandı. Hayırlı olsun Şerif Bey.
Şerif başını salladı:
- Ödemeyi büronuza getireceğim avukat bey...
- Acelesi yok canım. İlamı alalım hele... Karşı tarafta temyize gidecek kimse de yok. O nedenle uzun sürmeyecek. Bir ay temyiz süresi var. Bir ay sonra tamamen özgürsünüz artık.
Şerif yutkundu ve fısıldadı:
- Teşekkür ederim...
Elini uzattı. Adamın yanından ayrılmak istiyordu. Kendi kendine kalmaya ihtiyacı vardı.
- Hoşça kalın. Tekrar teşekkürler her şey için...
- Arabamla bıraksaydım sizi...
- Ben yürümek istiyorum biraz.
- Tamam o zaman. Görüşmek üzere. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.