E, bu "Zillet İttifakı" değil de nedir?

A -
A +
Kendini yazar sanan sefil zihniyetli birini okudum yazıya oturmadan önce. Hani şu CHP içinde tecavüze uğradığını söyleyen kadına, "Yollu" benzetmesi yapan yazar var ya.
Ondan bahsediyorum.
CHP'nin içine düştüğü sefil durumu kaleme almış besleme yazarımız. Yazı, yazı değil, tam bir itirafname...
CHP içinde yaşanan taciz ve tecavüzleri dile getirirken, olayı ortaya çıkaran CHP'li eski Milletvekili Barış Yarkadaş'ı işgüzarlıkla suçlamış.
Sonra konuyu eski sevgilisi tarafından Muğla'da vahşice öldürülen Pınar Gültekin olayına getirmiş. Gültekin'in acılı babasını arayıp, "Davadan vazgeç" diyen milletvekili üzerinden CHP'yi korumaya çalışmış aklı sıra...
Ona göre CHP'den hiç kimse böyle bir telefon görüşmesi yapmamış. Olayı ortaya çıkaran Hürriyet yazarı Fatih Çekirge tetikçi ve yandaşmış.
Okurlarını aptal yerine koyacak ya akıllım!
CHP Muğla Milletvekili Süleyman Girgin, Fatih Çekirge'yi aramış, "Evet o telefon görüşmesini ben yaptım" demiş, ama bizim besleme yazarımız, "Yok yok o değildir" diyor. 
Bir kişi iktidar düşmanlığı yapacağım diye daha ne kadar alçalabilir? Bu sorunun cevabını almak için yazının başka bir başlık altında yazılan diğer bölümüne bakmanız yeterli...
Sefil yazar, FETÖ'nün gerçekleştirdiği darbe girişimini küçümseyerek, "15 Temmuz olayı" diyor. Zaten FETÖ terör örgütüne de FETÖ terör örgütü demiyor.
Israrla "Cemaat" demeye devam ediyor.  Pek çoğunun haksız yere içeride olduğuna vurgu yapıyor. 
Sonra?
Sonra, hapse atılan darbecilerin çocuklarından ayrı düştüğü yönündeki duygu sömürüsü içerikli demagojik paylaşımlara sarılıyor. En sonunda içi parçalanarak "Ne diyeyim, Allah kurtarsın" diye dua ediyor!
Yazarın "yollusu" da böyle oluyor demek ki!
Sadece gazetecisi böyle değil kardeşim. İzanını, vicdanını kaybetmiş, seçmenini aptal yerine koyan aynı karakterde siyasetçilerimiz de var. 
Misal; Ali Babacan!
Partisinin ilk kongresini yapan Babacan, 28 Şubat sürecinde kız kardeşinin başörtüsü yüzünden üniversiteden uzaklaştırıldığı günleri anlatırken gözyaşlarını tutamamış.
Şöyle diyor devamında:
"O günlerde, o 28 Şubat'ın ağır ikliminde benim kız kardeşim, ODTÜ'de okuyan kız kardeşim okuldan üç defa uzaklaştırma cezası aldı. Başındaki örtü yüzünden. Üstelik düzenledikleri tutanağa yazdıkları ne biliyor musunuz? Ders araç-gereçlerine zarar vermek. Gerçek sebep başka bir şey değil. Hiç utanmadan yaptılar bunu. İşte Türkiye, 2000'lerin başında böyle karanlık dönemden geçiyordu!"
Eee?
Sonra?
Sonra ne oldu?
Cümlenin devamını da getirsenize Sayın Ali Babacan!
Siz mi çözdünüz bu sorunu?
Siz çözmediyseniz kim çözdü?
Siz değil miydiniz, "Ben 2013 yılından sonra AK Parti içinde sessizliğe büründüm ve alınan kararlara dâhil olmadım" diye itirafta bulunan?
Bu sorunu size ve sizin gibilere rağmen Recep Tayyip Erdoğan çözmedi mi? Bunu kabul etmek, bu hakkı teslim etmek, "O karanlık dönemden bizi çıkaran şey, Erdoğan'ın eğilmez bükülmez iradesidir" demek size zül mü geldi?
Peki bugün kimlerle berabersiniz?
Bu yasağı savunan karanlık zihniyetle aynı saftasınız ve bu sorunu çözen Erdoğan'a karşı mücadele ediyorsunuz, buna ne diyeceğiz?
Yazık...
Yazı yerim dar olmasa böylesi onlarca yazar, çizer ve siyasetçiden bahsederim aslında...
Gazeteci deseniz...
Atatürk tüccarı yazar Yılmaz Özdil, PKK'ya saldırı için yol yordam gösteren Emin Çölaşan, İmamoğlu'nun beslemesi Merdan Yanardağ...
Siyasetçi deseniz...
Partisi paramparça olan Davutoğlu, partisindekilerin uçkuruna sahip çıkamayan Kılıçdaroğlu, partisinin vekillerine dahi sözünü geçiremeyen Akşener ve daha niceleri...
Sonra birileri bunlara "Zillet İttifakı" deyince de kızıp köpürüyorlar.
E, bundan âlâ zillet olmaz ki be kardeşim!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.