Ünal Bolat

“Küçük oğlan kapıda donmuş vaziyette kalakalıyor. Benzi sapsarı. Hiçbir hareket yok!..”

“Kime verdi, nereye sakladı? Yoksa bir başkasının üzerine mi yaptırdı, bizi mi kandırdı belli değil!..”

“Ölüm hepimiz için. Ama daha elli yaşına bile gelmeden böyle aniden ölmesine üzülüyor insan...”

“Biz vakıf deyince hep eski eser zannediyorduk. Demek böyle güzel çiftlikler de vakıf olabiliyormuş!..”

Gördüğüm rüyanın etkisiyle, evden çıkarken anneme sıkıca sarıldım: “Hakkını helal et!”

“O beni sevip okşayan elinizin suratımda bir tokat olarak patlayacağı anı düşündükçe çıldıracak gibi oluyordum.”

“Sizi niye unutamıyorum biliyor musunuz öğretmenim? Eğer izin verirseniz kısaca anlatayım”

“Biz madem olacaksa bu yaz olup bitmesini istiyorduk. Kaynana bir ay sonraya bıraktırıyordu”

“Başta halam olmak üzere, hemen düğün yapılmasını istemiyorduk. Çünkü aileyi yakından tanımak istiyorduk.”

“Böylesi iyi kalpli bir insanın, büyüttüğü biricik oğlu nasıl oluyor da böylesi bir hâle düşüyordu?”

“Damat Bey de gelmişti… Onunla ilk kez karşılaşmamıza rağmen damat olduğunu anlamıştım”

“Nihat öğretmenin oğlu ise hiç düşünmenize gerek yok. Nihat Hoca çok muhterem bir insandır”

“Oteldeki makinenin üzerinde yerli bir şirket adı ve telefonu vardır. Hemen o numarayı arar...”

“Bu süre içinde, Susuz’da yolu yapılmamış, suyu getirilmemiş hiçbir köy kalmasın istiyorum...”

Geri döndüğümde “şu tesbih satan hâlâ oralardaysa bir teşekkür edeyim” dedim ama kimseler yoktu!..

Türbenin arka tarafındaki dar sokakta yürürken yol kenarındaki bir amca “tartalım mı?” diyor!..

“Değerli okuyucularımızın Kurban Bayramını tebrik ederek okuyucumuzun hatırasını yayınlıyoruz...”

“Semra Antalya'da kendisini istikbal vaadiyle kandıran biriyle beraber yaşamaya başlamış!..”

“Ama olanla ölene çare bulunmuyordu. Bir süre sonra herkes kendi hayatına döndü...”

“Gelin kızın birdenbire yere yığıldığını gördüm. Düğünevi bir anda ana-baba gününe dönmüştü...”