Bakan Fidan duyurdu: ABD Dışişleri Bakanı Blinken Türkiye'ye geliyor

Düzenleyen: / Kaynak: Türkiye Gazetesi
- Güncelleme:
Bakan Fidan duyurdu: ABD Dışişleri Bakanı Blinken Türkiye'ye geliyor

Gündem Haberleri  / Türkiye Gazetesi

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Ankara'da gazetecilere açıklamalarda bulundu. Lübnan'da Hamas'ın iki numaralı ismi Salih Aruri'ye düzenlenen suikastle ilgili açıklamada bulunan Fidan, "İsrail Lübnan'la savaşa girmemek için kendini zor tutuyor" ifadelerini kullandı. Fidan ayrıca ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın Gazze'deki savaşı görüşmek üzere 6 Ocak Cumartesi günü Türkiye'yi ziyaret edeceğini belirtti.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Ankara'da basın mensuplarıyla buluştu. Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bakan Fidan, başta İsrail-Filistin çatışması ve PKK ile mücadele olmak üzere gündemdeki konulara ilişkin bilgiler verdi. Fidan, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın Cumartesi günü Türkiye'ye geleceğini açıkladı. 

İSRAİL-FİLİSTİN ÇATIŞMASI 

Gazze'deki son durumu değerlendiren Bakan Fidan, İsrail-Filistin çatışmasının ne zaman biteceğine dair şöyle konuştu:

"Uluslararası toplumun bu süreci engelleme yolunda herhangi bir çaba göstermemesi, sistem için ciddi bir kırılma anı olmuştur. Bunun etkilerinin tabii ki konuşulması gerekecek. Her ülke kendisine bundan ağır dersler çıkarmak durumundadır. İttifakların o kadar işe yaramadığını, yarın bir gün aynısı kendilerinin başına gelirse hiç kimsenin bir şey yapmayacağını düşünenler olacaktır.

Bölgedeki güç dengeleri değişmeye başladıkça, politik tavırların da değişeceğine inanıyorum. Bu o bölgede ABD’nin ve İsrail’in en yakın arkadaşı olduğu var sayılan ülkeler için de geçerli. Şu anda alınan tavırlar, dostluktan ya da düşmanlıktan alınmıyor, çaresizlikten alınıyor. ABD’nin ya da bazı Batılı ülkelerin İsrail’e kayıtsız şartsız destek vermeleri ciddi bir sorun. ABD’nin İsrail adına savaşmakta olduğu bir denklemde bölge ülkeleri karşı gücü geliştirmek isteyecektir. Gazze’deki türden katliamların bir daha olmasını istemeyenler, bundan sonra çok büyük bir silahlanma ve güç arayışına girebilirler diye düşünüyorum.

"GAZZE MESELESİNDE İLK DEFA TEMAS GRUBU OLUŞTURDUK"

Gazze’de yaşananlar, Batı’nın ve Avrupalıların bütün repütasyonlarını, bütün biriktirdikleri krediyi bir anda kaybetmelerine yol açtı. İnsanlık nezdinde, özellikle bizim jenerasyonlar nezdinde tüm kredilerini harcamış oldular. Bunu geri kazanmaları kolay olmayacak.

Ukrayna Rusya meselesindeki tavırlarının tersine, Gazze konusunda bambaşka bir yerde durmaları, iki yüzlülüğün tavan yaptığı yerdir. İlke, erdem ve ahlaktan bahsedemiyorlar. Bunları tümüyle yok sayıyorlar. Tüm bunların, çok büyük bir jeostratejik kırılmaya zemin hazırladığını görüyorum.

Bu süreçte bizim ilk defa ortaya koyduğumuz pratikler var. Bölge ülkeleri olarak, İslam dünyası olarak Gazze meselesinde ilk defa bir temas grubunun oluşturduk. Sistemli bir şekilde belli yerlere hep birlikte baskı yapmamız, argüman üretmemiz önemli. Hep birlikte olmamız, aynı pozisyonu korumamızı, söylem birliğini de sağladı."

KIZILDENİZ'DE ARTAN GERİLİMLER 

Orta Doğu'daki hareketlilik, Kızıldeniz'de artan gerilim ve bu konuda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin başarısız olmasıyla ilgili ise Bakan Fidan şöyle konuştu:

"Kızıldeniz yani bu bir alanı. Özellikle Yemen'de ikmal yollarına yönelik saldırılar da bir denklem. Biliyorsunuz bölgede yani Filistin sorunu olsun olmasın çeşitli ülkelerin farklı meseleleri var Amerika'yla ve Batı’yla. Bu çok boyutlu bir yaptırım savaşı, zaman zaman istihbarat savaşı, zaman zaman da fiili askeri çatışmaya ve eyleme doğru evriliyor. Bütün alanlarda devam eden bir çatışma süreci bu. Şimdi Kızıldeniz'deki özellikle ticaret yollarına yönelik faaliyet Amerika'nın bunu kontrol altına biz almak istiyoruz diye Batıyla bir ittifak oluşturma çabası, bir deniz ittifakı ve buna yönelik bir ortak operasyon başlatması meselesi. Tam da bizim aslında dikkat çektiğimiz eskalasyonu, yani bölgesel yayılmayı içeren bir konu. Bu bölgesel yayılma meselesi, savaşın yayılması ciddi bir risk."

İSRAİL'İN SALİH AURİ SUİKASTİ

İsrail, Lübnan'ın Beyrut’taki Hamas ofisine düzenlediği saldırıda Hamas'ın iki numaralı ismi Salih El Aruri'nin hayatını kaybetmesiyle ilgili soruya da cevap veren Fidan şöyle devam etti: 

"Ben İsraillilerin Lübnan'la savaşa girmemek için kendilerini zor tuttuğunu düşünüyorum. Ama hep söylüyorum. Bu yol çıkmaz sokaktır. Öyle bir şey olursa bu savaş tabii ki bitmez. Tam tersine, meselenin çözülmesi isteniyorsa, barış ve iki devletli çözüme odaklanmak lazım.

Tehditleri zor kullanarak ben elimine edeceğim dediğiniz zaman, burada belli şeylerin olacağını öngörmek zor değil açıkçası. İsrail'in de Lübnan'daki bu operasyonu baktığınız zaman şöyle bir şey var. Bir Hizbullah hedefini, Hizbullah yöneticisini vurmuyor ama Lübnan’a ben senin üstünde uçuyorum, takip ediyorum mesajını veriyor.

"HİZBULLAH NASIL REAKSİYON GÖSTERECEK?"

Dediğim gibi havadan operasyon yaptığınız zaman işte bölgenin önemi kalmıyor. Nerede olursanız olun vuruyor. Hizbullah buna nasıl aksiyon gösterecek? Yani tamamıyla savaşa girerek mi reaksiyon gösterecek yoksa misilleme yaparak mı? Bugün gelen raporda 3 askeri hedefe saldırdık diyorlar. Başından beri savaşın ilk gününden beri ortaya koyduğu aslında tavrın bir devamı. Burada daha farklı bir şey yapılmış değil.

"TARAFLARIN HAMAS TUTUMU DEĞİŞMEDİ" 

Şunu söylemek lazım. Tarafların Hamas ile ilgili tutumunda, 7 Ekim öncesi ile sonrası arasında bir şey değişmedi. Bizim gibi bunu, terörist olarak görmeyenler, bir direniş hareketi olarak görenler, siyasi parti görenler, o şekilde görmeye devam ediyor. Hakeza, terörist görenler de aynı pozisyonlarını koruyor. Ama yapılan hareketin sivillerle ilgili kısmı tabii ki eleştirilir. Biz de ilk gün itibarıyla bunu yapmaktan çekinmedik.  Ama onları bahane edilerek Gazzelilerin ayrım gözetmeksizin öldürülmesi meselesini gözden kaçırmamak lazım.

Bizim Hamas’ın direniş vasfını vurgulamamızın reaksiyon oluşturması biraz da İsrail ile alakalı. Netanyahu'nun ilk günden pazarladığı bir resim var. Bütün bu süreci 7 Ekim gününde olan bazı olaylarla fotoğraflayıp, onun üzerinden Batıya anlattığı bir kurgu var. ‘Ben, katledildim. Bunu yapanlar barbar’ diye anlatıyor hadiseyi. Dolayısıyla onun için ne olduğunun önemi yok.

Bizim duruşumuz bizim çıkışımız ise onun ortaya koyduğu o stratejiyi, Batı’nın satın aldığı o resmi, tamamıyla tersyüz ediyor.

Biz diyoruz ki: Hiçbir gerekçe on binlerce sivilin ayrım gözetmeksizin öldürülmesi mümkün değil. Bunun adı barbarlıktır. Eğer Hamas'a yönelik tanımlamaları siz sivil katliamı üzerinden yapıyorsanız, aynı kuralı İsrail için de uygulamanız lazım. Yani tanımlamaları İsrail'e yönelik olarak da yapmanız lazım.

Şimdi tabii bunlar, cevap veremedikleri konular. Bazen diyorlar ki, bildirilerde, işte şeyi kınayalım diyorlar, Hamas’ı kınayalım. Tamam hiç problem yok, kınayalım. Hangi gerekçe ile kınıyorsunuz Hamas’ı? Sivil öldürdüğü için. Peki aynı gerekçeyle İsrail’i de kınayalım. Bunu yapamıyorlar.Şu anda en fazla onu, böyle bir şey yapmamaya çağırıyorlar. Şimdi bunlar tabi büyük bir pozisyon kaybı onlar açısından.

Bu konuda, özellikle Cumhurbaşkanımızın ilkeli duruşunu biliyorsunuz. Doğruların ifade edilmesi ve doğru yerde durmak olunca mesele, orada maliyete bakılmıyor açıkçası. Bakılmaması da gerekiyor. Ama konuştuğumuz muhataplarımız şunu görüyor: İsrail'in yaptığı katliam hiçbir şeyle kıyaslanacak bir katliam değil. Hani İsrail'in burada daha fazla eleştirilmesi, kınanması, itilmesi gerekiyor, işin o boyutuna gelince bir şey yapamıyorlar.

ABD DIŞİŞLERİ BAKANI BLİNKEN TÜRKİYE'YE GELİYOR  

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ı Türkiye ziyaretiyle ilgili şöyle konuştu: 

"Değerli arkadaşlar, yani Blinken’ın cumartesi seyahati yani olacak. Benim misafirim olarak Türkiye gelecek. Şu anda planlanan o yani bir değişiklik olmazsa misafirimiz olarak geliyor. Cumhurbaşkanımızın şu anda planlanan bir seyahati yok. Yani üzerinde konuştuğumuz seyahat yok şu anda."

ESED REJİMİYLE MOSKOVA'DA DÖRTLÜ ZİRVE

Temas meselesi her zaman çeşitli boyutlarda bir temas oluyor. Direkt oluyor, dolaylı oluyor. Daha farklı seviyelerde oluyor ama orada şu anda birinci öncelik yeni bir çatışma alanı çıkmaması rejimle-muhalifler arasında. Herkes pozisyonunu koruyor, daha doğrusu Astana Mutabakatı çerçevesinde çizdiğimiz bir resim var. Onun korunması önemli.

Biz bu çatışmaların çıkmamasını niye önemsiyoruz arkadaşlar? Birkaç sebepten birincisi daha fazla göçmen olmaması için çatışmaların olmaması elzem. İkincisi sessizliğin olduğu bir ortamda iki tarafın da sahip olduğu nefret unutulup biraz daha barışa yönelik, geleceğin inşasına yönelik belki siyasal duruş çıkabilir yani etkileşimlerle. Bu önemli.

Üçüncüsü tabii ki her türlü çatışmadan bizim ayrıca dikkat ettiğimiz terör örgütü ciddi bir şey alıyor, kendine fırsat alanı oluşturuyor. Onun olmaması için biz belli bir denklemde çatışmasızlığın devam etmesini, tarafların bulundukları pozisyonlarda kalmasını temin edecek yoğun bir diplomatik ve diğer faaliyetler içerisindeyiz. Onun içerisinde çok fazla emek var. Gerçekten inanılmaz emek var istihbarat tarafında hem asker tarafında hem bu tarafta yani bu denklemi bu şekilde götürmek çok büyük bir emek.

"PKK KONUSUNDA BİZİM HASSASİYETİMİZİ PAYLAŞIYORLAR"

Terörle mücadelede Erbil'le tam bir iş birliğimiz var arkadaşlar. Özellikle PKK konusunda bizim hassasiyetlerimizi paylaşıyorlar. Onlarla iş birliği konusunda her geçen gün daha da iyi bir noktaya gidiyoruz. Onu söylemekte bir beis görmüyorum.

Biliyorsunuz, PKK aynı zamanda Erbil yönetimini de hedef alır bir durumda. Şu anda PKK’nın Süleymaniye ile geliştirdiği bir ittifak var, KYB ile. KYB ve PKK ittifakı, KDP bloğuna olduğu gibi karşı. Süleymaniye ve PKK, bunlar Erbil yönetimine karşılar. Burada büyük bir sıkıntı var.

Bağdat'taki belediye seçimleri, bölgede çeşitli sonuçlar çıkarttı. Bunlara da yakından bakıyoruz. Taraflarla görüşüyoruz. Dün Türkmen cephesi başkanı Hasan Turan buradaydı, onunla uzun bir görüşme yaptık. Kerkük öznesinde nereye, nasıl gideceğiz meselesi. Şimdi seçim sonuçlarına baktığınız zaman orada, tabi seçimlerde ne kadar hile yapıldı yapılmadı bunlar şu anda kendi aralarında çok tartışılan bir mesele. Aslında beklenmedik şekilde KYB’nin oylarını artırdığı görünüyor.

Bizim istediğimiz önceden geliştirilen kuralın devam ettirilmesi, yani taraflar arasından yine münavebeli bir valilik sisteminin devam etmesi önemli. PKK ve KYB ortaklığının bölgede etkinlik kuracağı bir denklemin olmaması için çalışmaya devam ediyoruz.

"PKK, TÜRKİYE'YE KARŞI KURULMUŞ BİR ÖTGÜTTÜR" 

Bakan Fidan "Sizin bir önceki görevinizden de yola çıkarak 12 şehidimizin ardından (Irak) Dışişleri Bakanıyla yaptığınız görüşme çerçevesinde Bağdat hükümeti ortaklaşa operasyonlarını kabul etti mi? PKK’dan kurtulma yönünde kesin kararları var mı? Bu çerçevede ortak adım atılacak mı?" sorusuna ise şöyle cevap verdi: 

"Iraklılarla biliyorsunuz, bu eylemlerden önce bir ortak güvenlik toplantısı yaptık. Geliştirdiğimiz format bugüne kadar olmamış bir formattı. Hatta bu odada 30’ar kişi mi, 40’ar kişi mi toplandık, sonra yukarıdaki odaya gittik daha az insanla bir araya geldik. Diplomat, asker, istihbaratçı, havacı, karacı kim varsa herkes burada… Iraklı muhataplarımızla daha dar bir şekilde de bir araya geldik. 4-5 saat konuştuk. Konuların hepsini masaya yatırdık.

Burada tabi bizim için öncelikli olan defaatle, bıkmadan usanmadan PKK’nın ne kadar önemli bir tehdit olduğunu bizim için de ifade ettiğini anlamak.

Şimdi değerli arkadaşlar bazen biz kendimizde çok hakikat ve doğru olan bir şeyin karşı tarafta da aynı olduğunu varsayıyoruz. Aslında öyle olmuyor. Herkesin kendi dünyası ve öncelikleri var. Bağdat'taki PKK farkındalığı son 3 yılda 4 yılda ortaya çıkartabildiğimiz bir şey açıkçası.

Bu çok sistematik temaslarla, argümanlarla, ilişkilerle, iş birlikleriyle, desteklerle, şunlarla, bunlarla çok boyutlu götürülmüş bir konu. Bir taraftan Bağdat hükümeti benim anladığım kadarıyla bizim temel argümanımız olan yani şey meselesidir. PKK, Türkiye'ye karşı kurulmuş bir örgüttür. Türkiye'de bir metrekare toprak bile kontrol etmiyor. Ama Irak'ta büyük toprak alanlarını kontrol eder noktaya gelmişler.

Sincar, Mahmur’u şimdi dağıtıyorlar. Mahmur, Süleymaniye, Zaho, Kandil vesaire buralarda PKK varlığı var. Yani alan kontrol ediyor, köyleri kontrol ediyor. Ya diyorum ‘Bu bizim için bir tehdit değil. Sizin için bir tehdit, sizin egemenliğiniz için bir tehdit, bununla ilgili ne düşünüyorsunuz? Silahlı bir grup var, kontrolsüz burada’. Bir de biz kendi aramızda kalkınma yolunu konuşuyoruz. Yani bu türden örgütlerin bulunduğu bir coğrafyaya finansı nasıl getireceğiz? Sırf bunun için bunları ortadan kaldırmak. "Egemenlik meselesini nasıl halledeceksiniz burada?"

Tabii orada farklı denklemler var arkadaşlar. Onlara da diyoruz ki 'İstiyorsanız siz çözün, istiyorsanız beraber çözelim, bırakın biz çözelim yani biz savaşmaya devam edeceğiz. Zaten siz isteyin istemeyin. Bunda bir sıkıntımız yok. Bu konuda da netiz.'

Ama irademizi ortaya koyuyoruz. 'Bizim oradaki varlığımızın tek sebebi PKK ile mücadele. Siz PKK ile mücadeleyi sahiplenirseniz bizim de o zaman şey yapmamıza gerek kalmaz. Bu kadar fazla telaş göstermemize sebep kalmaz arkadaşlar."

Düzenleyen:  - Gündem
Kaynak: Türkiye Gazetesi
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
palabiyik 4 Ocak 2024 01:41

Neden bir Düşmanı davet ediyorsunuz neden neden??

Partesya 4 Ocak 2024 00:34

Reis ne olur,saplantığımız bataktan bizi kurtar ziyareti.

Sonraki Haber Yükleniyor...