Çalımı Yusuf değil Beşiktaş attı

Yusuf'un Trabzon'un elinden kuş misali uçması büyük bir transfer başarısızlığıdır. Elbette her transferin bir hikâyesi vardır. Ancak bir kulüp bir oyuncuyu almayı kafaya koymuşsa ve bunu neredeyse 15 gündür sonuca vardıramamışsa o saatten sonra futbolcuya kabahat bulmak iş değildir. Nasıl ki Beşiktaş, Tümer'in "Ben bu takımın kaptanıyım bir yere gitmeye niyetim yok" dediğinin ertesinde bir gecede oyuncusunu Fenerbahçe'ye kaptırdıysa, bu defa bir gecede, kendisi için büyük ihtiyaç olan oyuncuyu rakibinin elinden alarak bu defa çalım atan taraf olmuştur. Futbolun içinde bunlar var. Trabzon'un olan bitenin ardından Beşiktaş ve Yusuf'a kızması, "Zaten onlara da bu yakışırdı" demesi, bir transfer beceriksizliğinin dışavurumudur. Beşiktaş, Yusuf transferini sırf önemli bir rakibinin elinden futbolcu aparmak için mi yaptı, yoksa gerçekten ihtiyacı var mıydı? Bence Beşiktaş'ın en az Trabzon kadar bu transfere ihtiyacı vardı. Delgado'nun ilk yarı boyunca takıma ne verdiğini ve sakatlığını bir kenara koyun, kaptanlık bandını da koluna takmasıyla oyuncular içinde nasıl ikilik çıktığını ve bazılarının bunu nasıl hazmedemediğini, tüyler ürperten itirafları bizim Bilgehan Can büyük bir gazetecilik başarısıyla en iyi şekilde ortaya koydu. Beşiktaş'ın Yusuf transferi için, geleceğin yıldızlarından Aydın Karabulut'u Bursa'ya verirken, "500 bin TL'ye istediğim an geri alırım" maddesini koyması da bu operasyonun başarısını taçlandıran başka bir ayrıntıdır. Hem Yusuf'a hem Beşiktaş'a "hayırlı olsun" demekten başka söze gerek yok... >> Unutulmaz sözler... "Bayern Münih ile Milan arasındaki fark şudur ki, biz futbol oynuyoruz onlar Hollywood filmi çekiyorlar. Şimdi Steven Spielberg'i de almaları lazım. Bayan Beckham için otel süiti aramadığım için çok memnunum." (Uli Hoeness - Bayern Münih Sportif Direktörü)