Üzerinden 1 hafta geçti. Ama hâlâ herkesin dilinde Fenerbahçe - Galatasaray derbisi var. "9 Kasım'da 9 olacaktı", "Galatasaray maçları bizim bayramımız", "Her maçı Galatasaray'la oynasak şampiyon oluruz..." Bunlar Fenerbahçeli futbolcuların ağzından çıkanlar... "3 gündür hiçbirimiz uyuyamadık", "Şimdiden ikinci yarıdaki Fenerbahçe maçını bekliyoruz", "Boğazımızdan yemek bile geçmedi..." Bunlar da Galatasaraylı futbolcuların ağzından çıkanlar... Ve bu arada "dünya derbisi"ni Türkiye dışında hiçbir ülke yayınlamadı. İspanyol basını olaya Aragones penceresinden bakıp "Rahat nefes aldı", Alman basını da Skibbe için, "Yine diken üstünde" yazdı o kadar... Tam 9 yıldır Fenerbahçe'nin Kadıköy'de Galatasaray'a mağlubiyeti yok. Yani yıllar içinde "derbiler üç ihtimallidir" lafı da rafa kalkmış... River Plate - Boca Juniors maçlarını naklen seyrediyoruz. Arsenal'in Chelsea'yi evinde yıllar sonra devirdiğini bilmeyenimiz yok. Athletic Bilbao - Barcelona maçlarındaki yüksek tansiyon hepimizin malumu. Ve Fenerbahçe - Galatasaray maçları bir dünya derbisi, öyle mi? Gerets Marsilya'ya gittiğinde Fransız basınına şöyle demişti: "Türkiye'de Galatasaray'ı çalıştırırken Fenerbahçe'ye iki kere yenildim ve bu utanç vesilesi olarak kabul edildi. Orada Fenerbahçe'yi yendin mi, sezonun iyi geçmiş sayılır." Kendi küçük dünyamızda büyüttüğümüz ve bütün sezona bedel, kendimizi avuttuğumuz bir derbimiz var bizim! "Herkesin derbisi kendine büyük" diyeceksek, "Dünya derbisine sahibiz" diye övünmenin hiç anlamı yok. Özhan Canaydın bu ülkede, en çok da, 6-0'lık maçta Fenerbahçe'yi alkışlamasıyla hatırlanacak. Aziz Yıldırım da, Fenerbahçe'nin başkanı olarak, en çok Galatasaray şampiyonluğunu gören adam olarak... Unutulmaz sözler... "Aslında sert bir oyuncu değilim ama Serie A'da kırmızı kart rekoruna sahip olmamın bir sebebi olmalı." (Paolo Montero)