Kimse adalet istemiyor, herkes torpil peşinde

Türk futbolu yıllardan beri büyük bir hızla uçuruma sürükleniyor. Her maç sonrası, her maç öncesi konuşulan tek konu hakemler... Dikkat ettiniz mi, kazanırken ağızlarını bıçak açmayan, "Hakemler de hata yapabilir" hoşgörüsünde olanlar, ertesi maçta o hatalar kendi aleyhlerine döndüğünde ortalığı nasıl da yangın yerine çeviriyor!.. Biri bağırırken diğeri susuyor, bir süre sonra sıra diğer takıma geliyor. "Adalet istiyoruz" diye yırtınırlarken bile gerçekte istedikleri şeyin adalet değil, torpil olduğunu herkes biliyor. "Hakemler de hata yapabilir ama bana yaparlarsa burunlarından getiririm" eylemi ve söylemiyle bir arpa yol alamayacağımız ortada. Tamam, hakemler kötü. Tamam, birinin çaldığını öbürü es geçiyor. Tamam, bir 90 dakika içinde kendi standartları bile yok. Kabul... Peki, onlar bu kadar kötü de; sezon başında milyon dolarları transfer çöplüğünde harcayan yönetimler başarılı mı? Hemen her hafta bir başkası, hatta kendi takım arkadaşı hakeme itirazdan kart gördüğü halde, ilk fırsatta "kart nerede" diyerek ısmarlama kart gören, hakemi aldatmaya yönelik hareketlerle "emek hırsızlığına" soyunan, tribüne, hakemin üstüne oynayan futbolcular sütten çıkmış ak kaşık mı? Bir taç atışı kararına bile gürültü koparan, hemen her maçta kendi kulüplerinin ağır cezalar almasına sebep olan taraftarlar gerçekten futbol seyretmeye mi geliyor tribüne? Televizyonlarda yorum yapan, gazetelerde köşe yazan "spor yazarı" futbolcu-hakem eskisi "otoriteler", "kaave ağzı" üsluplarıyla gerçeğin değil, reytingin peşinde değil mi? Hasılı; tribündeki taraftardan futbolcuya, yöneticiden teknik adama, hakemden, hakem hocasına kadar herkes vıcık vıcık eyyam peşinde. Nalıncı keseri gibi, hep bana yontsun derdinde. Ama unutulmasın!.. Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner... >> Unutulmaz sözler... "Futbolun rakamlardan ibaret olduğunu sananlar gidip süpürge satsınlar." (Karl Heinz Feldkamp)