Fenerbahçe geçen yıl Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final oynadı, göğsümüzü kabarttı. Bu sene ise hem ligde hem Avrupa'da dökülüyor. Yanlış transfer politikaları yüzünden bu sene ortada bir başarısızlığın olduğu bir gerçek. Ancak olaya özellikle Avrupa macerası çerçevesinden baktığımızda biraz eleştirinin dozunun kaçtığını düşünüyorum. Sanki her sene Türk takımları Avrupa'dan iki kupa getiriyormuş ya da hemen her sene final oynuyormuş gibi bir hava var. Anlık parıltılarla, günlük başarılarla kendimizi "olduk" kabul etmeye devam ettiğimiz sürece gerçekleri de göremeyeceğiz. Şimdi söyleyin bakalım, Fenerbahçe'nin Arsenal'i yenmesi mi sürprizdir, yenilmesi mi? Dünya kulübü bir takıma karşı 8 net pozisyona girmiş Fenerbahçe. Yediği 5 golün 3'ünü Edu hediye etmiş rakibe. Yakalanan net pozisyonların 3'ünü İspanya Liginin gol kralı kaçırmış. Ligin sonuncusu Kocaeli karşısında bile bu kadar gol girişimi yok. Arsenal'i eğrisini doğrusuna denk getirip yenersiniz belki. Ama bunu sürekli yapamadığınız zaman gerçek sıkletiniz ortaya çıkar işte. Tıpkı geçen yıl yakalanan çeyrek final başarısında olduğu gibi. Yani sürpriz olan; bu seneki 3 maç 1 puan değil, geçen yılki çeyrek finaldir. Futbolun bu kadar yavaş oynandığı, kalitenin yerlerde süründüğü bir ligden her seferinde şapkadan tavşan çıkmaz. İşte en yakın örnek: Arsenal'in yeni stadyumu Emirates'e geçmesi bir farkı da ortaya çıkardı. Kombine için sezonlarca sıra beklenen yeni stadında, Gunners (lâkapları bu, yani; Topçular) geçen yıla oranla gelirlerini %46 arttırdı. Maç başına 3.1 milyon pound (yaklaşık 4.6 milyon Ä) kazanan Arsenal, bir stadın işleri nasıl değiştirdiğinin en büyük ispatı oldu! Geçen seneki giderler çıkmadan, kasaya giren para 200.8 milyon sterlin (293.2 milyon Ä), net kâr ise 51.2 milyon sterlin (74 milyon Ä). Türkiye liginde seyirci ortalaması 7 binken, bilet fiyatları ortadayken bu takımlarla nasıl rekabet edilir? Öncelikle sorgulanması gereken Fenerbahçe değil, ligimiz olmalıdır. Yıllardır ligin ilk haftalarında sahneye konan "Anadolu ayaklanması", "Anadolu'nun şahlanışı", "Anadolu'nun ayak sesleri" avuntusu, 5-6 hafta sonra yerini yeniden 3 büyüklerin masallarına terk ettiği andan itibaren gerçeklerle yüz yüzeyiz demektir... Zenginin malı... Fatih Terim'in sözleşmesi 2012'ye kadar uzatıldı, alacağı yıllık ücret de 3 milyon 120 bin YTL'ye (aylık 260 bin YTL) çıkarıldı. Zamsız haliyle aldığı ücret milletin ve vekillerinin diline dolanmıştı Fatih Hocanın. Şimdi küresel krizin gelip kapıya dayandığı günlerde bu yüzde yüzü geçen zam yeni geyik konusu olacak. Ben niye ve neye göre zam yapıldığı konusunda değilim. Zaten 2010 yılına kadar sözleşmesi olan, İspanya maçlarına kadar 5 ay boyunca resmi maça çıkmayacak Fatih Terim'in sözleşmesi, elemelerdeki hangi başarımız üzerine uzatıldı, oradayım... Unutulmaz sözler... "Futbolun centilmenlikle hiçbir ilgisi yoktur. Olan bitenden sadistçe bir zevk alan seyircilerin tanıklığında bütün kurallar çiğnenir. Başka bir deyişle, bu savaştır, sadece ateş edilmez" (George Orwell)