"Çanakkale geçilmez" bir destandı... Gerçek bir direniş, bir milletin var olma savaşı... Hâlâ da övünürüz bu 7 düvele meydan okuyan şanlı direnişimizle... Peki, "Çanakkale geçilmez"i oynamak bir destan mıdır? 2 hafta önce sahasında 5 yediği rakibinden bu defa daha azını yemek için kurgulanmış bir kadronun her seferinde tehlikeleri can havliyle savuşturması, futbol oynamaya çalışmak yerine oynayanı seyretmekle yetinmesi, hasbelkader 6 eksikli Arsenal'in genç kadrosundan gol yememesi bir başarı mıdır yani? Neredeyse 40 metrede oynanan bir futbol karşılaşması... Futboldan çok pinpon maçı... Vuruyorlar Volkan'dan dönüyor, vuruyorlar defanstan dönüyor, vuruyorlar direkten dönüyor... Ve bütün bu ahval-i şerait içinde Fenerbahçe'nin Londra'dan 0-0'la dönmesi sanki büyük bir başarıymış gibi sunuluyor. Bir zamanlar böylesine futbolsuz futbol sonuçlarını "Şerefli beraberlikler, şerefli mağlubiyetler" olarak nitelerdik büyük bir gururla. Türk takımları bu anlayışı terk edeli çok oldu ama Fenerbahçe bize nostalji yaşattı Emirates'te... Yalnız hatırlatmak lazım; Fenerbahçe'nin gruptan çıkabilmesi, ya da hadi, UEFA'ya kalabilmesi için bundan sonraki maçlarını kazanması, yani gömüldüğü sahasından çıkıp hücum etmesi gerekecek. Duvar örerek, set çekerek bir kereliğine günü kurtarırsınız ama geleceği değil... Hafta içinde Avrupa için ter döken Fenerbahçe ve Galatasaray şimdi ligde kozlarını paylaşacak. İki takımın da deplasmanlarda ne kadar zavallı duruma düştükleri istatistiklerle ortada. Şayet Skibbe, Benfica maçındaki anlayışla takımını sahaya sürer ve korkmazsa, benim favorim Kadıköy'e rağmen Galatasaray'dır... >> Unutulmaz sözler... "Doktorlar sigarayı bırakmazsam futbol oynayamayacağımı söylediler, ben de futbolu bıraktım" (Johan Cruyff) >> ah basına gelenler Yusuf Abi'nin bahşişi Fenerbahçe'nin bir yurtdışı kampı... Uzun süren kamp döneminin son gününde gazetecilerde harçlıklar yavaş yavaş suyunu çekmeye başlamıştır... Ufak tefek harcamalar için hepsi ceplerinde bir kumbara dolduracak kadar biriken madeni paralardan medet ummaya başlarlar... Yusuf Dursun Abi, kaldığı otelle hesabını kapatırken, resepsiyondaki bayana cebinden çıkardığı iki avuç dolusu bozukluğu bütünlemesi için uzatır ve "Change please - Değiştirir misiniz" der... Görevli kız, bu cömertlik (!) karşısında büyük bir memnuniyetle gülümser ve bahşiş olarak verdiğini sandığı paraları avuçladığı gibi Yusuf Abi'nin şaşkın ve çaresiz bakışları altında tip box'a (bahşiş kutusu) atar...