Hangisi kazandı?

“Yer sarı, gök mavi” derken Beşiktaş Kadıköy’de destansı bir oyunla gönül tahtına kuruldu. 

Sergen Yalçın cesareti, mantığı ve akılcılığı ile lige ayar çekti ve haftaya damgasını vurdu. Helal olsun.
Şampiyonluk yarışı da, rekabet de şimdi daha bir anlam kazandı. 
Umarım Fenerbahçe’nin Hocası Erol Bulut elindeki o zengin kadroyu daha verimli kullanma noktasında Sergen Hoca’dan gerekli dersleri almıştır. 
Bu tarihi derbinin asıl kazananı mı, hiç şüphesiz marka değerine böyle eşsiz bir mücadele ile güçlenen Süper Lig ve yayıncı kuruluştur.
Kaybedeni ise daha ilk derbisinde tren çarpmışa dönem genç hakem Tugay K. Numanoğlu. 
Dilerim genç hakemin tereddütlü kararları Serdar Tatlı ve MHK’nın genç hakemlere bakışı değiştirmek. 

Koç gibi bir hareket olurdu

Kadıköy’deki o müthiş derbi sonrası, 6 gol atan rakip takımın Başkanı’nın elini sıkan Özhan Canaydın aradı gözlerim.
Ali Başkan, 4-3’lük maç sonrası Ahmet Cebi’nin elini sıksa fena mı olurdu, hayır... İnanın Koç gibi güçlü ve güzel bir hareket olurdu. 
Yazık spor kültürümüze örnek teşkil edecek o büyük fırsat kaçırıldı.

Günün sözü
“Centilmenlik ruhumuzda olmalı. İnsan sevinçliyse birini sevindirmiş, üzüntüsüyse birini üzmüştür.” 

Biraz farkımız olsun

Kadıköy’deki derbi sonrası Beşiktaşlı, Fenerbahçeli birçok okur ve dinleyicilerimden hayli tebrik aldım, hepsine yürekten teşekkürler. Elbetteki bir iletişimcinin vazifesi doğruları anlatmaktır. 
Hele günümüz spor medyasına çöreklenmiş gerçeği göremeyen veya görmekten ısrarla kaçınan renk körü fanatik güruha karşı “Kör gözüm parmağına” misali ile de olsa hakikati anlatmak vazifemiz. 
Biliyorum, böylesi hoş değil ama bizim farkımız da bu olsun.

Ne dedik ne oldu?
Hatırlayın lütfen derbi  öncesi hem bu köşede hem de TGRTFM’deki Burcu Turan hanımefendinin Topuklu Krampon programında “ne vaziyetteler?” sorusuyla iki takımı tartıya çıkarmış “Favori Fenerbahçe ama galibiyete yakın olan Beşiktaş” diye anlatmıştım.  
Gerekçek mi şöyleydi...
“Beşiktaş’ın en büyük derdi, disiplin! Ancak Sergen Hoca 3-2 kazanılan Başakşehir maçından sonra bu zaafı “Kontrol şart, laubaliliğe son!” diyerek ders çıkarmış olmasıydı. 

Limitleri zorlayan adam!

“Kilit adam” diye dikkat çektiğim Atiba’nın ilerlemiş yaşına rağmen futbolculuğunun baharındaki gibi diri, istekli, hırslı ve son ana kadar mücadelenin içinde kalarak gençlere taş çıkartan oynama isteği ve giydiği formanın hakkını vermek için bütün limitleri zorlayan tırmanışıydı.

Larin ve Aboubakar! 

“O’nu kim durdurur?” diye özellikle dikkat çektiğim, Beşiktaş’ın büyük karekteri Cyle Larin ve “Adım kadar eminim Fenerbahçe’yi bu maçta en çok zorlayacak” dediğim Aboubakar’dı.

Fener hâlâ üçüncü viteste 

Bitmedi... Fenerbahçe’yi anlatırken “Ankara’da gol oldu yağdı ve son yılların en iyi performansını sergiliyor ama hâlâ bu takım çok eksik. 
“Henüz Erol Bulut’un sihirli dokunuşu tam yapamadı. Ankara’daki oyun Beşiktaş’tan üç puan almaya yetmez” demiş bir de tespitte bulunmuştum.
“Şu an Fenerbahçe  potansiyelinin yüzde 50’si kadar ve üçüncü viteste oynuyor. Hâlâ da öyle. 
İşte buraya not düşüyorum. Şayet Erol Hoca, Konya maçı ve derbideki hatalarından ders almazsa Fenerbahçe bu sezon da şampiyonluğu unutsun. 

Ozan Tufan gerçeği

Derbi öncesi “Düğümü çözer” diye ısrarla vurguladığım isim Ozan Tufan’dı. 
Ne var ki bizim medya o maç öncesi “Ozan mı oynamalı Mert Hakan mı?” diye papatya falı açtı. Yazık, ne anlamsız bir tartışma! 
Erol Bulut’a bu köşeden şöyle seslendim: “Zengin kadro ve yüksek beklentinin kaosu davet ettiği ortamda seçim yapmak çok zor. 
Ancak şu ‘Ozan Tufan mı, Mert Hakan mı, hangisi ilk on bir başlamalı?’ tartışması anlamsız... Formunun zirvesinde olan bu iki futbolcu neden bir arada oynayamasın?
Modern futbol joker özellikli ve de oyun geçişlerine yatkın  oyuncuları tercih etmiyor mu, ediyor.“
Nitekim Fener, ikisi bir arada oynadığı bölümde daha etkili oldu.