Dost düşman hemen herkes AK Parti hükümetleri döneminde, ülke tarihinin görmediği boyutta projelerin hayata geçirildiğinde, köprü, baraj, tünel, yol, havaalanı gibi, altyapı yapıldığında, okul, üniversite, vakıf binası, kültür merkezleri açıldığında hemfikir.
Buna karşılık son asrın en büyük ihanet kalkışması hem de İslam malzeme yapılarak nasıl karşılık buldu? Bunlar, İslam, kalkınma ve darbeyi nasıl bir araya getirdi?
Darbeciler toplumun hangi karşılanamayan ihtiyacını gerekçe olarak ortaya koydular, noksan olan neydi?
FETÖ darbe teşebbüsünden sonra bu kadar insanın İslam adına kandırılmış ve kullanılmış olmasını kimse hazmedemiyor, FETÖ ile ilgilerinin olmadığını, itirafçı olanlar kandırıldığını söylüyor. Olayların içindekiler bile yakalandıkları yerlerde trajik biçimde ne iddialarının ne liderlerinin arkasında durmuyor, değerlerini aldıkları fiyata satıyorlar.
Bu büyük depremde böylesi bir hasara yol açan ihmal nedir, bilgiye kolay ulaşılan bu zamanda din üzerinden kandırılmayı bu kadar kolay kılan nedir? Bu hayati sorunun cevabı henüz verilmiş değil. Bazı bilenler de sorumlulukta pay sahibi olmanın utancı içinde susmayı yeğliyor.
En basit cevap, kültür adına çok iyi binalar, selâtin camiler, en ücra köşelere üniversiteler kurduk ama bunların içini dinin kolonlarını kesen palavralara karşı duracak ehli zihinlerle doldurmakta zorlandık. İnsanlar bir tarafa meylettiğinde “istikametiniz yanlış, bu cadde çıkmaz sokak” demek yiğitlik ister. Birkaç yiğit ses de itibarsızlaştırılıp hengâmede yok edilmişti. FETÖ de boş bulduğu meydanda koltuğa oturdu. 15 Temmuz girişimi bu ihmalin karşılığıdır.
Benzer cinnetlerin yeşerip tekrarlanması için yapılması gereken, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın da sıkça işaret ettiği gibi “Eskilerde derme, çatma binalarımız vardı ama içinden çok başarılı fikir adamları, edebiyatçılar, öğretmenler, hocalar, gazeteciler, yönetmenler çıkıyordu. Şimdi çok fiyakalı binalardan, çok niteliksiz insanlar çıkıyor maalesef. Üniversitelerimiz, medyamız, kültür merkezlerimiz tabela binalarına döndü, içinden parlak zihinler çıkmıyor.
Yeni dönem yapmaktan ziyade, okul müfredatının içeriğine yoğunlaşma dönemi olarak ilan ettik..." diye ifade ettiği niceliğe boğdurulan niteliği öne almak.
Peki, bu tabela üniversitelerinin, kültür merkezlerinin, masa sandalye işgaline uğramış camilerin içi nitelik olarak nasıl dolacak? Bu sorunun cevabı ilim yuvalarının içlerinin nasıl boşaltıldığı ile ilgili. (İlim yuvalarının içlerinin nasıl boşaltıldığı da ayrı bir yazı konusu)
Eğer içimiz boşaltılmasaydı "Kur’an-ı kerim tarihseldir, yüzde kırkı değiştirilmeli veya çıkarılmalıdır” diyen diyalog teorisyeni "Prof." tabelalı niteliksizler türemez, “Vahye dayalı, hayatın her alanını kuşatan İslam’ı tehlikeli ve millî birliğe zarar verici buluyorum” diyerek İslam’ın özüne, karşı koyan FETÖ’nün arkasına kim takılmazdı!..
Bu hezeyanlar söylendiği gün erbabınca rüsva edilirdi.
Tarihte insanlığın önünü açan maddî atılımlar değil, manevî atılımlardır.
Her medeniyet hamlesinin kaynağı maddî hamlelere yön veren, ruh katan manevî güçtür. Biz, yeniden tarihte bir varlık göstereceksek, maddî gücü besleyip doğru yönde harekete geçirecek köklü bir zihniyet hamlesi gerçekleştirmek zorundayız.
Geçmişte bize onur ve ikbal kazandıran her ne idiyse, parlak bir istikbal inşa etmemize yarayacak olan da odur.
Fikir, sanat, kültür, medya ve eğitim için inşa ettiğimiz binaları kadim medeniyetin asli değerleri ile doldurmazsak, yaptığımız maddî atılımların hepsi boşa gider, içi boş binaların altında kalırız.