Sinema filmleriyle tehlikeli bir saldırı

A -
A +

Derler ki; filmler, hikâye anlatma fonksiyonunu üstlenirler, bizleri eğlendirme, ufkumuzu açma ve hatta meselelerle nasıl baş edeceğimizi bizlere öğretmeyi gaye edinirler. Ama sinemanın asıl amacı kısaca "BEYİN YIKAMAK”tır.
Sıradan gözüken bir film bile bizi etkileyip, hayatlarımızı dönüştüren, kültürümüzü değiştiren bir duruma gelmiştir. Filmler geçmiş kişiler, olaylar hakkında yeni kanaatler oluşturur hatta kahramanınızı sıradan bir karaktere dönüştürür.
Batının ekonomik ve siyasi hedeflerin merkezinde bulunan Türkiye ve İslam dünyası neo-Batı politikalarının sinema üzerinden de uzun süre psikolojik tehdidi altındadır.
Bu tehdidin Hollywood filmlerindeki ucu İRAN’a kadar uzandı.
Amerika'nın yeni millî güvenlik konsepti; dışarısı için her ülkenin kendi içinde etnik ve dinî mikrolaşmayı, cemaatleşmeyi ve çatışmayı öngörüyor.
ABD-İRAN iş birliği sinemada da yeni bir cephe açtı.
İranlı Şiî yönetmen Mecîdî'nin Hazreti Peygamber'i Şiî duyarlıklarla anlatan, büyük sahabeleri yok sayan Ehl-i sünneti yerle bir edecek son derece tehlikeli bir filmi gösterime girmiş. Küresel sinsi bir projenin parçası olan bu filmin amacı, Hazreti Peygamberin (sallallahü aleyhi ve sellem) konumunu sarsmak ve "Ehl-i sünnet Omurga"yı çökertmektir.
Irak ve Suriye’de tam da mezhep savaşlarının fitili tutuşmak üzereyken İran’ın bu tip filmler üretmesi şüphesiz bir rastlantı değildir.
Sinema filmleri, resmî ideoloji tarafından belirlenen algı örneklerini kullanarak kamuoyuna psikolojik operasyon malzemesi olarak gözlerden beyine ve kalbe iletir.
Geçmişte Soğuk Savaş döneminde Hollywood “Kötülük imparatorluğu Sovyetler"e karşı, Doğu-Batı mücadelesi çerçevesinde bir düşman sembolü üretti ve gösterdi. Sovyetlerin dağılması ile Hollywood, yeni tehdit olarak topyekûn Müslümanları terörist-isyancı koltuğuna oturttu. Yeni güvenlik anlayışı “ONLAR ve BİZ” ayırım kuralı üzerine oturtuldu. Afganistan, Irak ve Suriye’de ve Batı'nın kendi içinde yaşayan ötekiler, yani Müslümanlar hem filmlerde hem gerçek hayatta suçlu ilan edilip cezalandırıldı.
ABD derin devleti ile Hollywood’un birlikte inşa ettiği, Saddam Hüseyin'le geliştirilen, El Kaide ile sembolleştirilen "İslâmofobi, İslâmcı terörist” algısı savaşına İran sineması da yeni bir boyut eklemiş oldu. 
Hollywood yapımcıları filmlerinde uydurduğu "İslamcı teröristler"in yol açtığı çoğunlukla ABD toplumunun yaşaması muhtemel büyük felaket hikâyelerini film yapar. Bu filmler gösterişli bir serüven ruhuyla süslenerek, bazen de yürek parçalayan dramıyla önce Amerikan seyircisinin önüne, sonra da başta Avrupa olmak üzere dünyanın her yerinde gösterime sokulur ve DVD olarak satılır.
Şimdi İran sineması üzerinden sıçrayan bu seferki operasyonun maksadı nedir?  
Hazreti Peygamber'le ilgili yapılacak yeni filmlerin önünü sonuna kadar açacak bu film, İslâm'ı Protestanlaştırmaya dönük sinsi bir projenin tehlikeli adımlarından biridir.
Türkiye'yi idare eden herkesin bilmesi gerekli en önemli hususlardan biri Türk milletine yönelik bu ve benzeri psikolojik harp operasyonlarının sıfırlaması gereğidir. Bunu beklerken, Türk sinema seyircisinin de salonlarda koltuk işgal ederek bu projenin bir parçası olmayacağını umut ederiz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.