Hasta, "dışarıda havanın sıcak olduğunu anlıyorum ama ateş ya da duştan akan kaynar suyu hissedemiyorum. Bir defasında, soğuk bir günde odun sobasının yanında oturdum ve tüm sırtımda ikinci derece yanıklar oluştu..." diyor.
Beynin vücuttaki tehlike sinyallerini almasını engelleyen ender bir genetik bozukluğu. Ağrı ve acıları hissetmemek kulağa hoş gelse de, hayati tehlikeyle sonuçlanabilir. Beyin dışında kalan ve vücudumuzu âdeta yaygın bir internet şebekesi gibi saran sinir sistemi çalışmayınca kafa aşağıda ne olup bittiğinden haberdar olmuyor. Sinirlerin topluca hastalanmaları ve iflas etmelerine tıpta “polinöropati” deniyor ve bu kalıtımsal polinöropatilerin bugün için bilinen bir ilaç tedavisi yoktur.
Kurumlar, şirketler özellikle siyasi partilerde insan vücudu gibi tehditlere açıktır ve sinir sistemi, iyi çalışmadığında tehlike başlamıştır. Tavanın tabandan haberi olmaz, tutuşma tabandan başlar. Siyasetçi belli bir dünya görüşünü, ideolojiyi, siyaset tasavvurunu hayata hâkim kılmayı hedefine koyduğunda, eğer tabanla temasını keserse “polinöropati” başladı demektir.
Siyaset yaparken her siyasi partinin arkasında durduğu bir temel/diyalektik var. Kimi, halkın memnuniyetini, kimi, hizmeti, proje ve icraatı kimi halkın değerlerini merkeze alır.
Mesela, geçmişte ANAP'ın varlık sebebi, statükocu kurulu düzeni halkın lehine çevirmekti. CHP’nin ise statükocu düzene bekçilik yapmak. ANAP yönetim katları, teşkilatlarındaki çözülmeyi ve kokuşmayı fark edip müdahale etmediği için iflas etti. CHP ise sadakat ve inatla statüko bekçiliği görevini yürütüyor. Karşılığında kavruk muhalefet çatısı altında varlığını devam ettiriyor ve iktidar olmayı düşünmüyor.
Bu anlamda, AK Parti felsefesinin Muhafazakâr Demokrasi olarak tanımlanan “hem belli bir değer dünyasından ve fikrî tasavvurdan hareket ederek siyaset yapmak, hem de bunu yaparken halkın/ülkenin gelişim ve kalkınmasını hizmet/icraat odaklı olarak gerçekleştirmeye çalışmak” olduğu biliniyor. Uzun soluklu iktidar dönemi milletçe de kabul gören bu ilkelere sadakati ile mümkün oldu geleceğinin de buna bağlı olduğu biliniyor.
Geçmiş seçim dönemlerinde AK Parti oylarındaki dalgalanmalar merkezden “seçmen mesajı” olarak takip edildi ve değerlendirilmeye çalışıldı. Sayın Erdoğan, AK Parti’yi gelecekte de Türkiye siyasetinde birinci konumda tutmanın şartının, milletin verdiği mesajı doğru okunması, seçmen mesajının gereğini yerine getirmeye bağlı olduğunu bilenlerden.
Bu nedenle Genel Başkanı seçildiği 18 Ağustos’tan bu yana gayreti, partideki yıpranmaya dikkat çekerek adına nezaketen “metal yorgunları” denilen içerideki kemirgenleri bertaraf etme oldu. Önümüzdeki mahallî seçimler öncesinde merkeze ulaşan referanslar ile adaylar belirlenirken sinir sisteminin ne kadar sağlıklı çalıştığı bölgelerdeki seçim sonuçları ile ortaya çıkacaktır.
Çünkü siyaset “polinöropati” hastalığının geç fark edildiği bir alandır.
Doğal olarak Sayın Erdoğan aday belirleme süreci öncesinde “Siyasetin bir hasbiliği vardır, bir de hesabiliği vardır. Hasbilik ideal olandır. Hesabilik menfaat çetelerinin hâkim olduğu yerdir. Ne çektiysek hesabi olanlardan çektik. Ve onlar hep gölgelediler, hep lekelediler ve onlarla da yol yürüyemedik. Onlar yol ve dava arkadaşı olmadılar, yolda bıraktılar. Eğer bir aday hesabiyse kusura bakmasın biz onlarla yol yürümeyiz ama hasbiyse onlarla yol yürürüz” diyerek yolları ayırmıştı.
31 Mart seçim sonuçları liderinin ifade ettiği memnuniyetsizliklerin karşılığı olarak, hasbilerin arasına sızmış hesabileri ayıklama çabalarının sonuca ne kadar ulaştığının da göstergesi olacaktır.