Gül Ali'den Kul Ali'ye

A -
A +

Yaptığı üç boyutlu güllerle ebru sanatında yeni bir kapı aralayan Ali Çalışır, eserlerinde "Kul  Ali" gibi mütevazı bir isim kullanıyor

orulmak bilmeyen bir sanatkâr, Ali Çalışır. Dünyanın dört bir yanında teknesini kuruyor, hem ebru yapıyor hem anlatıyor, kültürümüzü tanıtmaya çalışıyor. 

Soruyoruz "ebruyu ilk önce kim bulmuş hocam?"

- Uygurlardan geldi diyenler de var, Altaylardan geldi diyenler de var. Buhara'da biraz duruyor, duruluyor. Sonra bir kol Kafkaslara gidiyor, bir kol Anadolu'ya geliyor. İstanbul'da serpilip güzelleşiyor,. Osmanlı onu alıp Ortadoğu'ya, Avrupa'ya götürüyor. Zaten Batılılar hâlâ Türkish marbling (Türk kağıdı) diyor.

Ebru kulağa hoş gelen bir kelime. Sahi adı nereden geliyor? 

Geçmişi bin yıl evveline uzanan bir sanat için kesin bir şey söylemek zor. Kimi Çağatay Türkçesindeki "ebre"den geldiğini, kimi ise farsça bulut kümeleri manasına gelen "ebri"den geldiğini iddia ediyor. Arabi ab (su) ve ru (yüz) kelimelerinden çıktığını da söyleyen de az değil (nakş-i ber ab). Asyalı olduğunda şüphe yok ama...

Sanırım kendine has malzemeleri var?

Evet. Eskiden suya sahleple, geven otuyla kıvam kazandırırlarmış şimdi keratin kullanılıyor. Ecdat boya için filan dağın toprağını alır mermere yatırır, destiseng ile eze eze terbiye edermiş sabırla. Dağda ne bulabiliriz? Oksit kırmızılar, sarılar, siyahlar, bir de lahur çivitler (mavi), üstübeç (beyaz), gülbahar (kızıl) sarı zırnık,aşı boya ve bildiğin is (kara). Bunları karıştırıp ara renkleri elde edebilirsin pekala. Günümüzde su bazlı pigment boyalar satılıyor. Ne yalan söyleyeyim renkleri de canlı, yakışıyor ebruya. Şimdi kim geven toplayacak da, boya ezecek bu zamanda?

YENİLİKTEN YANA...

İyi de gelenekten kopmuş olmuyor musunuz ama?

Ben gelenekçilerden değilim, bir kolaylık varsa kullanmaktan yanayım. Zaten ortada bir gelenek filan da yok çiçekli ebrunun geçmişi 30 yıl, bir ömür bile geçmemiş daha. Bazı arkadaşlar illa iki boyutlu motiflerde kalmamız gerektiğini savunuyor, yeniliklere karşı çıkıyorlar. Allahü teala insana akıl, zeka, kabiliyet vermiş, taklit taklit nereye kadar? Çırak ustayı aşmalı, yeni çığırlar açmalı. Sanata sınır koymak atın üzengisini çekmeye benzer, tekrara düşersen kalırsın orada. Evet Ebru Müslümanların tesirinde kalmış bir sanat ama bunun dini bir yönü yok ki, yenilikler katabilirsin pekala. Bırakın çocuklar değişik şeyler yapsınlar. Edebi dairesinde ama... Ecdada yakışacak olgunlukla.

Peki gelenekçiler malzemede ne yapıyor?

Ne yapacaklar? Onlarda da boya ve kitrede modern malzemeleri kullanıyor. Zaten elimizde bir gül dalı ile at kılı kalmış gerisi külliyen ithal.

Neden gül dalı, neden at kılı?

Atın yele ve kuyruk kılları boyayı istenildiği kadar tutar, serpmeyle kolayca salar. Gül dalı da esnektir, çürümez, âdeta biçilmiş kaftan.

DENİZ DEĞİL DERYA

Biraz da ebru çeşitlerinden bahis açsak?

Battal ebru, gelgit ebru, bülbül yuvası, şal ebrusu, taraklı ebru, hatip ebrusu, çiçek ebru, buket ebru, kedi gözü, neftli, somaki, kumlu, ak kase daha neler neler. Herbirini saatlerce anlatabilirim sana.

Son zamanlarda bir ebruya karşı alaka arttı sanki?

On sene evvel bu sanatı bilen yoktu. Sağ olsun  belediyeler imkân açınca meraklılar geçti tekne başına. Şimdi dalgalar halinde yayılıyor. Bu memlekette heykeli ve resmi niye oturtamadılar. Çünkü özümüzde yok, dokumuz uyuşmuyor. Gelgelelim hat, tezhip, ebru patladı gidiyor. Talebelerimden Atilla Can kardeşimiz gitti anlattı ve Ebru'nun UNESCO tarafından "somut olmayan varlıklar" listesine alınmasını başardı. Ne olsun daha?

YAPACAK ÇOK İŞ VAR

Zeytinburnu'nda bir sergi açmıştım. Bir okul grubu geldi. Öğretmen anlatıyor "çocuklar bu su üzerine yapılan bir sanat."

Talebelerden biri sordu "hani su nerede hocam?"

Bence tekne başında göstermeliyiz çocuklara. Bakın Ramazan-ı şerif boyunca Balkanların 11 ülkesinde 25 şehrinde tekne kurup anlatıyorum insanlara. Müslim gayrimüslim hayranlıkla izliyor.

Eskiden ebru asmazdık duvarlarımıza.

Evet, ebru önceleri sadece hat levhalarına pervaz olur ve cildlerin iç kapaklarına konurdu. Öd böceklerin üremesine mani olur zira. Yine tahrif edilmesinden korkulan metinler ebru üzerine yazılıyor, yazıyı silebilirsin ama alttaki desenleri yapamazsın bir daha. Şimdi evleri dükkanları süslüyor. Hoşuna gidiyorsa assın ne mahsuru var? Adam odun kütüğünü kesip duvara çakmış, keyif onun değil mi, istediğini yapar. Lakin bazı gelenekçi arkadaşlar türkücü futbolcu posteri asana karışmıyor, bize baskı kuruyorlar. Yok illa götürüp takacaçakmışız kitap kapaklarına.

BENDEN İYİ BİLİYORLAR

Sanırım televizyondan bir ebru meşki seyretmeyen yok. Size pek anlatacak şey kalmıyor.

Malumatfuruşumuz çoktur. Bazen teknenin başına dikilip izaha başlıyorlar. Bak şimdi boya atacak, bak şimdi bizi daldıracak. Yok halka, yok yaprak... Bize anlatacak şey kalmıyor, susup işimize bakıyoruz kibarca.

Peki hocam niye hep lale, başka çiçek mi yok Allah aşkına?

Böyle gösteri için kurulan teknelerde genellikle lale yapmayı tercih ederiz. Bir seyirciye bir gül verinceye kadar beş seyirciye lale verebilirsin zira. Herkesin gönlü olur, biri alıp biri bakmaz.

AMAÇ DEĞİL ARAÇ

Ben Ebruyu bir araç olarak görüyor, kelime-i tevhidi yaymak, İslamiyeti sevdirmek için kullanıyorum. Sanatın bir dili var, lisanı ne olursa olsun insanlara hitap ediyor. Eğer bu vesileyle dinimi milletimi sevdirebildimse ne mutlu bana?

Üstad "Anladım işi" diyor, "sanat Allahı aramakmış. Marifet buymuş, gerisi çelik çomak oynamakmış.

Allahü teâlâ öd gibi bir şey yaratmış boyayı su üstünde durduruyor. Eğer boya batsa acizsin bir şey yapamazsın asla. Yine renkler halkalar halinde açılmasa ebru diye bir şey olmaz.

 Ebru insanı çeker mi cezbeder mi hocam?

Aslında ben hat dersi almak için Cafer Paşa Medresesine gitmiştim, o gün ebru kursu başlamış, tekne kenarına nasıl yanaştıysam kurtulamadım bir daha.

İnsanı dinlendirirmiş doğru mu?

Duy da inanma. Çok çalışırsan belini ağrıtır. Öd kokusu başına vurur ayrıca. Çilesi de var elbet ama katlanıyoruz o başka.

Nefsi terbiye ettiği de söyleniyor.

-Öyle olsa dergâhlar ebru teknesinden geçilmezdi. Ebru yüzünden enaniyete de kapılabilirsin pekala. Nefsini terbiye etmek istiyorsan git oruç tut, gece teheccüde kalk, haramlardan kaç. Bence ebruya böyle manalar yüklemenin lüzumu yok, bu bir sanat, haz alıyorsan yap, almıyorsan yapma.


Sizi seyredince insana cesaret geliyor hocam. "Aaa bende yapabilirim" diyorsunuz "ne var yani bunda?"

Öyle görünse de kendini vermez kolayca. Tamam samimidir, kaprisi yoktur ama asaleti sonradan çıkar ortaya. Nasıl hattatlara bir sene elif çektiriyorlarsa fırça tutmak da mal olur yıllarınıza. Heveslisi çok çıkıyorsa da pek azı kalır tekne başında. Bakın ben 17 yıldır uğraşıyorum, bu deryanın kıyısındayım daha.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.