Bu vahşet sonucu hızlandırır!..

A -
A +

Son üç gündür bütün dünya medyası, Amerikan askerinin Felluce'deki bir camide; silahsız ve yaralı bir Iraklı'yı televizyon kameralarının da önünde başına ateş ederek öldürmesi olayını işliyor. Aslında ateş edilen yaralı sayısı sadece bir kişi değil. Camide yaralı vaziyetteki beş kişiden dördüne uzaktan ateş eden askerler, onları ölüme terk ettikten sonra, içlerinden birisi; kımıldayan beşinciye küfürle, "Daha ölmemiş..." diyerek başına ateş edip öldürüyor. Yanındaki asker de işte şimdi öldü şeklinde tepki veriyor!.. Dünkü gazete başlıkları, bu insanlık dışı olayı çarpıcı şekilde aksettiriyordu: Milliyet, "Al sana özgürlük!.." şeklinde manşet atmıştı. Hürriyet, "Aynı İstikamet mi?" diye sorarak, 1968'de Vietnam'da elleri arkadan bağlı bir savaş esirinin tabanca ile şakağından vurulması fotoğrafı ile 2004 Felluce katliamını birlikte yansıtıyordu. Sabah Gazetesi de, "Katil Yankee'nin infaz anı" diye başlık vermişti. Cumhuriyet de, "Savaş değil cinayet" şeklinde haberi aktarmıştı. Evet, işgalci askerlerin ne denli kontrolden çıktığının özeti böyle. Haftalardır havadan ve karadan bombalanan Felluce'de direnişi kıramayan ABD askerleri, yaralı ve savunmasız kişileri kurşuna dizecek kadar çılgınlaşmış durumda. Ama onlar bu vahşi saldırıları sürdürdükçe, direnişçilerin haklılığı kat be kat artıyor. Yani etki-tepki meselesi... Savaş anında dahi insanî davranılması mecburiyetini öngören sayısız metinler vardır. Çeşitli dinlerin hükümleri, uluslararası anlaşmalar vs. 1949 tarihli Cenevre Konvansiyonu bunlardan biridir. Orada savaş dışı kalmış, silahsız ve aktif olmayan düşmana ateş edilmemesi ve insanca davranılması gerektiği hükmü vardır. Ama diyeceksiniz ki, bütün uluslararası sistemi çiğneyerek Irak'ı işgal eden ABD, Cenevre Anlaşmasını takar mı?! Haklısınız. Hali hazırda rakipsiz olduğu için her istediğini yapma hakkını kendinde gören Bush yönetimindeki ABD, kendisini zorlayacak, suçlayıp yargılayacak bir merci bulunmadığını bildiği için fütursuzca gidiyor. Ama nereye? Öyle görünüyor ki, bu şekilde bodoslama gidişin sonu ya tepe takla çukura düşmek, yahut da kafasını kıracak şekilde bir kayaya toslamaktır! Artık hangisi olur bilemeyiz ama, bir sonuç kaçınılmaz görünüyor: Çöküş... Ve Ebu Gureyb hapishanesindeki gibi iğrenç işkencelerle Felluce'deki gibi vahşetler bu çöküşü hızlandırır. Öyle ki, ne yalan-yanlış raporlara dayalı bir savaşı sürdürmeyi onuruna yediremeyen emekli general Colin Powell'ın güvercin diplomasisi, ne de Bush'un iddia ettiği gibi zarafetiyle dünyayı etkilemeye çalışacak olan Madam Rice'ın şahin politikası bu süreci durduramaz. Tabii bazıları bu görüşe katılmayabilir. Hatta tam tersini savunarak Amerikan Uzay Teşkilatı NASA'nın insansız uçakla hız rekoru kırdığını söyleyebilir. Ancak zaman kimin haklı çıkacağını ortaya koyacak en büyük göstergedir. Bekleyip görmek lazım. Bu arada, "Felluce halkının yardıma ihtiyacı yoktur..." diyerek hegemonyasında olduğu güce yaranmaya çalışan sözde Irak hükümeti ve onun başındaki Ayad Allawi için de bir kısa paragraf açmak gerekiyor. Allawi ve şürekasına kısaca şunu hatırlatmak kafidir herhalde; Saddam Hüseyin de bir zamanlar o hegemonik güce çok bağlı idi!.. Eğer, "Ben saddam'a muhalifim..." diyecek olursa, kendisi gibi bir muhalif olan Ahmet Çelebi'ye bakmasını salık vermek lazım. ABD'nin yıllarca, milyon dolarlarla destekleyip sonra bir anda hain ilan ettiği Ahmet Çelebi'den ibret alır mı acaba? Yani, hegemonik güç için herkesin bir kullanılma süresi vardır. Bu süre bitince de buruşturulup atılma kaçınılmaz sondur. Eğer Allawi ve yandaşları, nasıl olsa Felluce, Ramadi ve Musul'daki direniş sünnidir. Bu direniş kırılırsa Şiilerin önü açılır diye düşünüyorlarsa yine fena halde yanılıyorlar! ABD'nin maksat ve hedeflerini dağdaki çoban bile artık çok iyi biliyor. Özgürlük ve demokrasi masalını Allawi de yutmayacak kadar zeka sahibidir. Sünni-Şii fark etmez, asıl mesele enerji kaynakları ve İsrail'in güvenliğidir. Bunu, muhtemelen yakında kendisini ziyaret edecek olan Madam Rice kerrat ile açık açık söyledi. Bay Allawi belki şimdilerde Saddam'dan haber alamıyordur ama, hiç olmazsa İran Şahını hatırlayabilir! Öyle ya; bir zamanlar "Şah"tı ve ABD ile sıkı ortaktı. Ama sonunda "mat" oldu ve bir dönem her şeyiyle kendisinin olan İran topraklarında şahsına bir mezar yeri dahi düşmedi. Enver Sedat imdadına yetişmeseydi, gömülecek yeri bile olmayacaktı!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.