Chile (Şili) veya dünyanın sonu!..

A -
A +
‘Dünyanın sonu’ ifadesinden ne anlıyoruz? Konuşulan konuya ve duruma göre farklı anlamlar çıkarılabilir. Kıyamet elbette dünyanın sonudur. Ancak “dünyanın sonu” her zaman kıyamet anlamına da gelmez… 
 
 
Dünyanın sonu denilince, tam olarak neyi anlıyoruz? Kıyamet hemen aklımıza gelir, ama kaç türlü kıyamet vardır? Mesela, meteoroloji haberlerini veren televizyon spikerlerinin çoğu kez abartılı olarak; (Kar, kış-kıyamet…) diye söze başlaması, şuuraltımızdaki kıyameti ne kadar çağrıştırır? Kıyametin kopmasından hiç şüphesiz dünyanın sonunu anlıyoruz. Ama bir de insanın ölümü vardır ki, o da “küçük kıyamet” diye tarif ediliyor! Bu girizgâhı yaptım, lakin maksadım aslında bu değildi. Çok uzaklardaki bir coğrafi bölgeden bahsetmeye sözü getirerek, mevzuyu toparlamaya çalışayım. Efendim, sizler bu satırları okurken, bizler Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’la birlikte, Latin Amerika seferine hazırlık hâlinde veya belki de Şili’ye doğru yola çıkmış olacağız. Eski bir İspanyol sömürgesi olan Şili’nin, İspanyolca ismi Chile ifadesinin (İspanyolca telaffuzuna yakın olarak ve sömürge döneminin ahvalini de hesaba katarak doğrudan “Çile” biçiminde okumak mümkün!) kökeni hakkında, muhtelif görüşler var…

En yaygın görüşe göre, Aymara dilinde, dünyanın bitimi veya dünyanın sona erdiği diyar manasına gelen ‘Chilli’ kelimesinden geliyormuş. Fakat bir de Arjantin’in batısında, Büyük Okyanus’a paralel ince bir şerit gibi uzanan (Tam 4300 km) bu ülkenin, Okyanus ile And Dağları arasına sıkışmış hâlinden dolayı, KAR anlamına gelen Tchilli kelimesinden ismini aldığına dair daha zayıf bir teori var. Neyse, daha fazla malumat almak isteyenler, Vikipedia’ya göz atabilir! Tek başına dünya kara parçasının neredeyse iki katı olan Büyük Okyanus’un kenarından bakınca, Şili dünyanın son noktası gibi görülebilir, fakat dünyanın düz bir tabak gibi olmadığı yani yuvarlak olduğunun anlaşıldığı günden beri, Aymara halkının geliştirdiği bu teori de kendiliğinden çürütülmüş olsa gerek! Yıllar önce Moskova’da bir lokantada enteresan bir durumla karşılaşmıştım. Yemek listesinde kebabın ismi (Dünyanın sonu) diye yazılı idi. Garsonu çağırdım, bu ne demek diye sordum. “Efendim çok acıdır, onun için bu isim verilmiş.” Acılı yemeği seven biri olarak, hemen siparişi verdim. Garson; “Ama efendim o çok acı” dedi. Olsun sen yine de getir. Tekrar; “Efendim gerçekten çok acı” dedi. Olsun sen ondan getir diye bastırınca, çaresiz getirdi. Bizim İskender Kebabının yoğurtsuz hâli idi. Yemeğe başladım, bu arada garsonun da beni uzaktan dikkatle izlediğini fark ettim. Hava epey serin olduğu hâlde, biraz sonra kulaklarımın arkasından terler akmaya başladı. Ama ben kayık tabaktaki kebabı tamamen bitirdim.

Hesabı ödeyip lokantadan çıkıncaya kadar, garson beni gözetim altında tutmaya devam etti. Lakin o kebabın, adı gibi dünyanın sonu olmadığını bizzat ispatlamıştım!

Velhasıl Şili çok uzak bir memleket (Uçakla 17 saat) olmakla beraber, dünyanın sonu değil. Şili’den sonra Peru ve Ekvador’a da uğrayacağız. Bugünlerde haberlerde sık işlenen Zika virüsünün Ekvador’da da etkili olması, bazı gazeteci arkadaşları endişelendirmiş görünüyor, haydi hayırlısı!..

Şili deyince akla hemen iki isim gelir. Birisi solcuların kırk küsur seneden beri yasını tuttuğu Salvador Allende. Kendisine karşı yapılan askerî darbe sırasında öldü, ancak ölüm şekline dair farklı rivayetler var. Kimi intihar ettiğini, kimileri de cunta tarafından öldürüldüğünü iddia eder. Öbür isim de şüphesiz darbecilerin başı General Augusto Pinochet… Silahlı Kuvvetlerin başına geldikten sadece on sekiz gün sonra, kendisini o makama getiren sosyalist Allende’ye karşı darbe yapan adam. 1973’te gerçekleşen darbe ile 15 yıl süren Cunta Yönetimi döneminde, en az 2.279 kişinin öldürüldüğü; bin kişiden fazla insanın kaybolduğu, 30 bin kişinin işkenceye maruz kaldığı, binlerce kişinin de sürgün edildiği kayıtlardadır… Pinochet’nin arkasındaki en büyük dış desteğin kim olduğunu tahmin edersiniz herhâlde? Edemediyseniz, 1961 sonrası Küba’daki gelişmeleri hatırlayınız, yardımcı olur!

Peki, Pinochet’ye ne oldu? 1988 yılında yapılan referandumda halk % 55 nispetinde, cuntanın gitmesi yönünde oy kullanınca, bir yıl sonra seçimler yapıldı. Bu defa Solcu Halk Cephesi karşısında, Hıristiyan Sağcılar üstünlük sağladı ve cunta yönetimi sona erdi. Fakat Pinochet’nin silahlı kuvvetler komutanlığı bir on yıl daha devam etti. 1998 yılında İngiltere seyahati sırasında, İspanya’nın şikâyeti üzerine alıkonulup dışarı çıkması yasaklandı. İki yıl sonra doktor raporu ile serbest bırakıldı. 2006 yılında göz hapsinde iken kalp krizi sonucu öldü...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.