Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığına aday olması konusunda; başta malum medya olmak üzere, bazı kesimlerin sergilediği tavır, akıllara ziyan nitelikte... DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, herhalde siyaset arenasında biraz ön plana çıkmak için, sivri çıkışlar yapma gereği duyuyor. Diyor ki; "Eğer Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olacak idiyse, bütün bunlara ne gerek vardı?.." Bu yaklaşımda, Zeki Sezer ile Deniz Baykal arasında, hiçbir fark yok. Zaten Sezer, bu cümlenin hemen ardından da, "Meclis dışından birinin seçilmesi çok iyi olur" diye, bir müddet önce Baykal'ın seslendirdiği düşünceyi tekrarlıyor... Fakat bu arada Baykal ile Sezer'in artık birbirine selam dahi vermediklerini de hatırlatalım. Bizim memlekette "Menfaat dostu daima dargındır" şeklinde bir deyiş vardır. Anlaşılan menfaat dostluğu çabuk bozuldu! DSP'nin formel lideri ("Tabii Lider"in kim olduğunu bilirsiniz...), ya süreci hiç anlayamamış veya olayları çarpıtarak, halkın ortaya koyduğu iradeyi anlamsız hale getirmeye çalışıyor. Başka türlü nasıl izah edilebilir ki?! "Uzlaşma" klişesi ile, kendi istek ve görüşlerini dayatmaya kalkışanlar; demokrasi ve hukuk devletinde yeri olmayan atraksiyonlarla sistemi bir süreliğine kilitlemeyi başardılar. Bu durumda son sözü söyleme makamındaki halk; demokrasinin işleyişine takoz koymak isteyenlere, gerekli cevabı verdi. Lakin bazılarının bu iradeye samimi olarak boyun eğme niyeti yok!.. 22 Temmuz'dan önce, Cumhurbaşkanlığı seçimlerini engellemiş olmayı bir başarı olarak telakki eden ve "Ezdirme kendini pehlivan ezdirme..." diye, amiyane tabiriyle tafra yapan Deniz Baykal; seçim sandığından çıkan sonuçları gerçekten hazmetseydi, bugün hâlâ tedavülde tutulan yersiz tartışmalar çoktan bitmiş olurdu. Besbelli olan şu: Türkiye'de bazı kesimler, Sayın Abdullah Gül'ün adaylık meselesi etrafında başka mücadeleleri sürdürmek istiyor. Yani mesele Sayın Gül'ün kendisi değil. Mesele demokrasinin gerçekten rayına oturup oturmayacağıdır... Devlet sırtından geçinmeli çevrelerin, kendi menfaatlerine halel gelmemesi ve kurulu düzenlerinin bu şekilde devamını sağlamak için, yürüttüğü bir gerilim süreci var. Bu süreçte demokrasinin, hukuk devleti ilkelerinin örselenmesi, onların hiç de umurunda değil... Onlar rejimin askeri vesayet altında devam etmesinden, hiç de rahatsız değiller. Çünkü böyle bir düzen, onların işine geliyor! Şu sıralarda, malum medyadaki sözcüleri kanalıyla pompaladıkları hava; kimi zaman uzlaşma ve fedakârlık, kimi zaman da aba altından sopa gösterme; korkutma ve tehditle netice alma çabasıdır. Neymiş efendim, Abdullah Gül fedakarlık yapmalıymış. Böylelikle İktidar Partisinin, Cumhurbaşkanlığı seçimini askerlerle bir bilek güreşine çevirmesi veya rövanş almaya dönüştürmesinin önüne geçilirmiş... Şu garabete bakar mısınız!.. Cumhurbaşkanlığı seçimi neden askerlerle bilek güreşi için bir alan olsun? Cumhurbaşkanı seçiminde, anayasanın askerlere verdiği bir görev var mıdır? Yani askerlerin bu seçime müdahil olması için bir hukuki zemin var mıdır? Demokrasi denilen rejimlerde böyle bir şey olabilir mi? Bazıları güya, askerin onurunu kurtarma adına saçma sapan şeyler yazıp çiziyor. Abdullah Gül'ün tekrar aday olması ile, askeri cenahın "aşağılanması" arasında bağ kurmaya kalkışan aklı evvellerin sesinin gür çıkıyor olması; bu ülkenin en büyük talihsizliğidir. Bugüne kadar hiçbir iddiası, tahmini doğru çıkmayan; yalan-yanlış, asparagas haberlerle toplumu provoke etmekten utanmayan kazip şöhretlerin, bu meseledeki hezeyanları da, tamamen boşa çıkacaktır. Halkımız, bunlara değer vermediğini, 22 Temmuz'da açıkça ortaya koydu! Sayın Abdullah Gül'ün, yeniden aday olması kadar tabii bir şey yoktur. Aksine aday olmaması, demokrasiye zarar verir ve halkı rencide eder. Sayın Gül'ün adaylığını bir sivil-asker didişmesi kalıbına sokmak kadar, bu memlekete zarar verecek bir başka şey de yoktur. Malum medyada yakılmak istenen fitne ateşine; kimse odun taşımamalıdır. Bukalemun gibi kılıktan kılığa giren, bir gün esip gürleyen, ertesi gün işi yalakalığa vuranların; uzlaşma ve fedakârlık kavramlarını, dayatma ve korkutmaya dönüştürerek topluma yutturma cinliği kesinlikle sökmeyecektir. Halkın sabrını zorlamak tehlikelidir...