Allah adamları, devlet adamlarından hep uzak durmuşlar. Siyasete karışmamışlar. Devlet büyükleri ile oturup kalkan arkadaşlarını ciddî bir şekilde uyarmışlar, buna rağmen hâlinde bir değişiklik olmamış ise böyle kimselerden uzak durmuşlardır. Kendilerini tenkit edenlere, yanlışlarını söyleyenlere her zaman teşekkür etmişlerdir. Gerçek ilim sahibi olandan zaten bu beklenir. Bunların ilimleri arttıkça kendilerini kötü görmeleri de artardı. İlim sahibinin gerçekten ilmiyle amel etmiş olabilmesi için, ümerâdan yani devlet adamlarından uzak durması ve ilmini servet, makam, mal, mülk için kullanmamasının lâzım olduğunu bilirlerdi. Aynı zamanda ilmi sebebiyle kendisine gösterilen alâka ve talebelerinin çoğalması, kendisi hakkında "O, ilmiyle âmil bir adamdır" veya "Bu memleketin en büyük âlimi odur" gibi sözlerin söylenmesi kendilerini sevindirmezdi; bunun zıddına olan sözler de onları üzmezdi. Aliyyül-Havvâs buyurdu ki: "Bir âlimin meth-ü senâ edilmesini veya iyi kimse olarak anılmasını arzu etmesi, kendisini zemmeden sözleri işittiği zaman kederlenip nefret göstermesi; ilmiyle âmil olmayışının alâmetidir." Peygamber efendimiz şöyle buyurmuşlardır: "Ümmetimin münafıklarının çoğu, dünya menfaatini gözeten din adamları arasından çıkar!" Süfyân-ı Sevrî hazretleri buyurdu ki: "İkiyüz yılından sonra kurrâlar; menfaatçı âlimler, riyakâr âbid ve zâhitler arasında ortaya çıkacak olan bid'atların şerrinden Allah'a sığınınız! İyi biliniz ki, bir kimsenin "günahkâr" bir kul sıfatiyle cehenneme girmesi, "Allah'ın dininde yenilik çıkartan bir bid'atçı" olarak cehenneme girmesinden çok hafiftir! Kezâ ilmi ve ameli ile riyakârlık yaptığı halde "yakınlık kazanmak" isteyen bir kul olarak cehenneme girmesinden de hafiftir!" Abdullah Mubârek de şöyle buyururdu: "Bir kimsenin, aşikâr olan günahları sebebiyle cehenneme girmesi, başkalarına gösteriş ve işittirme arzusu gibi gizli günahlar sebebiyle cehenneme girmesinden daha hafiftir!" Tel: 0 212 - 454 38 21 www.mehmetoruc.com e-mail: mehmet.oruc@tg.com.tr