İslam düşmanlığına karşı güçlü mücadele zamanı

A -
A +
Charlie Hebdo karikatür dergisi çalışanlarını hedef alan terör eylemi ilk andan itibaren Avrupa'daki İslam düşmanları tarafından büyük bir siyasal fırsat olarak görüldü. Başta Fransa'dakiler olmak üzere AB ülkelerinde yaşayan tüm Müslüman toplumlarının önde gelen isimleri tarafından şiddetle kınanmış olmasına rağmen, saldırıyı tüm Müslümanlara mal etme eğilimi içinde olan kesimler son dört gündür seslerini olabildiğince yükselttiler. Bu tutum devam ettiği takdirde, Avrupalı Müslümanları hedef alan bireysel ve kitlesel saldırılarda bir artış görülebilir.
Üç hafta önceki yazımda Almanya merkezli PEGIDA hareketi özelinde İslam düşmanlığına göz yumulmasının Avrupa'da ırkçılık ve ayrımcılık rüzgarlarının şiddetlenmesine nasıl yol açtığını değerlendirmiştim. Avrupa siyasetinde kendi varlık sebeplerini "kıtanın yabancılardan temizlenmesi" olarak tanımlamaktan çekinmeyen aşırı sağ siyasi hareketlerin liderleri, Charlie Hebdo saldırısının ardından sınırsız bir sorumsuzluk hezeyanına tutulmuş gözüküyorlar. Basında ve sosyal medyada her zamankinden daha fazla boy göstermeye başlayan söz konusu siyasi figürler, belki sonuçlarının ne olabileceğini düşünmeden ama belki de gerçekten o sonuçlara ulaşılmasını isteyerek, İslam'a ve Müslümanlara karşı "savaş açılması" çağrısında bile bulunmaya başladılar.
Fransa'da yapılan son kamuoyu yoklamalarına göre en güçlü halk desteğine sahip parti görüntüsündeki Milliyetçi Cephe'nin genel başkanı Marine Le Pen sosyal medyada paylaştığı bir mesajında "Fransa'nın dünyanın her yanında köktenci İslam'a karşı bir savaş başlatması" gerektiğini savundu. Hollanda'daki İslam düşmanı Özgürlük Partisi'nin genel başkanı Geert Wilders, Charlie Hebdo saldırısının "köktenci İslam adına yapılmış bir terör saldırısı" olduğunu söylerken,  Danimarka'daki Halk Partisi'nin lideri Kristian Thulsen Dahl, hükümetin Müslümanlara karşı daha "saldırgan" bir tutum içinde olması gerektiğini savundu. Dahl, daha da ileri giderek, ülkedeki büyük caminin kapatılmasını bile istedi.
Avrupa'daki İslam düşmanı siyasal partilerin liderleri, saldırı dolayısıyla "köktenci/radikal" İslami grupları suçlayan açıklamalar yapsa da, aslında bu söylemleriyle sıradan halk kesimlerinin zihninde farklı bir algı oluşturmaya çalışıyorlar. Açıkça tüm Müslümanları hedef gösteren ifadeler kurmaktan kaçınır görülseler de, "cami kapatma", "sünneti yasaklama", "dükkanlarda helal et sattırmama", "tesettürü kısıtlama" gibi ifadeleriyle yan yana getirildiğinde, "radikal" ya da "ılımlı" ayrımı yapmadan "Müslümanları Avrupa'dan tamamen çıkartmak" gibi net bir hedefe kilitlenmiş oldukları aşikâr. Bunda da başarılı oluyorlar. Son terör eyleminden sonra yakaladıkları "fırsatı" sonuna kadar kullanmaya kararlılar.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında hiç olmadığı kadar "ırkçılık ve ayrımcılık" girdabının kenarına gelmiş olan Avrupa'nın devlet adamları, "herhangi bir din ile terör eylemi arasında bağlantı kurulamayacağı", "teröristlerin kanlı eylemlerini din adına gerçekleştirmiş olduklarını söylemelerinin, bu eylemin gerçekten de o din adına yapıldığı anlamına gelmeyeceğini", "suçun ancak eylemi gerçekleştiren ve planlayanlara mal edilebileceğini ve 25 milyonluk Avrupa Müslüman toplumunun tümüne teşmil edilemeyeceğini" açıkça söylemek zorundalar. Paris saldırısı, belki de eylemin gerçek planlayıcılarının tam istedikleri gibi, Avrupa halkını o denli provoke etmiş durumda ki, en babayiğit akil siyasetçi bile televizyonlara çıkıp, "Ey Avrupalılar, suçlu Müslümanlar değil, teröristlerdir. Ve terörün dini, milliyeti olmaz" demiyor, diyemiyor...
Avrupa'da bunlar oluyor ama Türkiye'de de acaiplikler oluyor. Devletin ve siyasetin tüm kademelerinde en sert ifadelerle telin edilmiş olmasına rağmen, Türkiye'de bazı kesimlerin ısrarla Charlie Hebdo saldırısı ile "İslamın özü" arasında bağlantı kurmaya yönelik talihsiz girişimlerini hayretle izliyoruz. Hiçbir meşruiyeti olmayan canice bir terör eyleminin, tüm Müslümanlara mal edilmesi çabalarına, acınası bir aşağılık kompleksi ve "ben onlardan değilim ha" savunma refleksiyle destek verenlerin varlığı can yakıyor.
Sosyal medyada "tüm Müslümanları öldürün" başlığını açan ve kısa sürede yüzbinlerce takipçi kazananların olduğu bir dönemde, İslam düşmanlığına karşı her platformda mücadele etmek zorundayız. Çünkü tehlike kapımıza dayandı!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.