"Matlube Ana her şeyin en güzelini yapar..."

A -
A +

Matlube Hanım’ın imalı lafları amca, yeğenin gülüşmelerine sebep oldu.

 
Bugün de avdan eli boş gelmedi Doğan Bey. Aceleyle bahçeye indi. Kurumuş kütükleri baltayla parçalayarak ocağı tutuşturdu. Hiç vakit kaybetmeden dut ağacına astığı yaban keçisini tulum çıkardı. Kınından çektiği kamasıyla etleri kemiklerden sıyırdı. Önceden hazırladığı sirke, soğan, karabiber, karanfil, zencefil ve daha birçok baharattan oluşan karışımı iyice birbirine katarak bir bulamaç hazırladı. Etleri içine yatırıp, üzerini de kalın bir bezle örttü. Aklına bir şey gelmiş gibi açık kapıdan avluya girdi. Beklemeden tahta merdivenleri tırmanarak üst kattaki amcasının odasına geldi. Kibarca kapıyı tıklattı.
- Gel, sesini duyunca da edeple içeri girdi. Süleyman Çelebi, bir köşede kamış kalem elinde, her zamanki gibi yazmaktaydı. Yeğenini karşısında görünce gülümsedi. Şefkatle ona baktı.
- Gel Doğanım! Yiğidim bilir misin bugün neler yazdım? Bakalım beğenecek misin?
- Estağfirullah muhterem amcacığım. Haddime mi? Siz yazmışsanız mutlaka güzeldir.
Sofra hazırlamakla meşgul olan Matlube Hanım, konuşulanları duyunca tebessüm ederek söze girdi;
- Ne âlâ! Ne âlâ! Amca yeğenin birbirlerine iltifatından yol bulamıyorum ki geçeyim.
Matlube Hanım’ın imalı lafları amca, yeğenin gülüşmelerine sebep oldu.
Vakit kaybetmeden kar beyazı büyükçe bir yazma sofra bezini odanın orta yerine serdi Matlube Hanım. Ceviz ağacından yapılmış sofrayı koyup, dışarı çıkarken Süleyman Çelebi, yeğenine göz kırptı. Sesini refikasına duyurabilecek şekilde yükseltti;
- Ne kadar iyi atıcı olsan, en semiz avları avlasan da Matlube Ana’nın yaptığı nefis tarhana çorba, mis kokulu pilavı olmasa neye yarardı ki?..
- Doğru dersin amcacığım. Anam her şeyin en güzelini yapar.
Kendinden bahsedildiğini duyan Matlube Hanım, lafa karıştı.
- Siz daha güzellere layıksınız amma benim elimden gelen budur.
Süleyman Çelebi söz ustalığını göstermek ve Matlube Hanım’ı biraz daha konuşturmak için;
- Yani demek istiyor ki Doğan yeğenim;
“Benim adım Hıdır,
Yemeklerimi beğenmezsen kendin ye,
Beğenirsen başkasına yedir.”
- İlahi Çelebim takılmadan duramazsın bana.
- Bey amcam bilirsin ki anacığım, evimizin sultanı. Mükemmel insan. Onu övecek kelime bulamıyorum. Asıl benim durumum perişan. Daha çok eksiğim var. İnşallah sayenizde hepsini telafi edeceğim. Yoksa,
- Yoksa pilav yemez misin?
Cümlesi, gülüşmelerine sebep olmaya yetti…
Neden sonra Gözlerini ovarak silen Süleyman Çelebi, rahlesinin yanı başında duran kâğıtlardan birini çekti. “İşte en son yazdığım şiir” dedi. Okumak üzere yastığına yaslandı. Ayaklarını bağdaş yaptı. Nefesini birkaç kez derince alıp verdi. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.