BİR DOSTLUK HİKÂYESİ

A -
A +
Türkiye, 15 Temmuz 2016'da çok hain bir darbe tehlikesi atlattı. 250'ye yakın şehid verdi. 2500'e yakın vatandaşı yaralandı. Şimdi darbeye kalkışan terör örgütünün bir kısım mensuplarıyla FETÖ/PDY lideri Amerika'da.
Ankara, suçlu ve suçluları istiyor, Washington ayak sürüyor. Bu vaziyet karşısında Türk-Amerikan dostluğu bir kere daha yara alma tehlikesiyle karşı karşıya.
Bu durumda yapılacak olan nedir? Terörist başıyla diğer çete mensupları suç işledikleri yere iade edilmelidir. Bu aynı zamanda hukuktaki "tabiî hakim" ilkesinin de bir gereğidir. Suç nerede işlenmişse sanık orada muhakeme edilir. Suçluların bir kısmının vaktiyle normal yoldan gittiği, bir kısmının da 15 Temmuz'dan itibaren  kaçarak saklandıkları ABD, Türkiye ile yakın dosttur. Artık vatandaş için dudak bükme sebebi olsa da Türkiye Cumhuriyeti Devletiyle Amerika Birleşik Devletleri,  stratejik ortaktır. Türk-Amerikan dostluğu, tâ II. Dünya Harbi sonrasına  dayanmaktadır. Bu yakın duruşun üç çeyrek asırlık bir mazisi var. Devrin Amerikan devlet adamlarının telkinleri üzerine Millî Şef İsmet İnönü, Tek Parti rejimi, 1945'ten itibaren çok partili hayata geçmişti.
Diğer taraftan Türk-Amerikan dostluğu, aynı zamanda Türk-Sovyet soğukluğuna yahut Amerikan-SSCB düşmanlığına paraleldir. Sovyet tehlikesi, Türkiye’yi Washington'a yakınlaştırmış, komünist tehlikenin büyümesi dostluğu pekiştirmiştir. Gerçi şu husus ayrıca tahkike muhtaçtır. 1950-1990 arasında Türkiye için hakikaten çok tehlikeli bir Sovyet; daha sade bir ifadeyle Rusya tehlikesi var mıydı yoksa Amerika, mevcut olan bir gerçeği mübalağayla büyüterek Ankara'nın Türk milletini mi kandırmıştı? Türk vatandaşı, Rusların da insan olduğunu, kafalarında geyik boynuzları taşımadıklarını Turgut Özal sonrası başlayan bavul ticareti üzerine gidip gelmelerle öğrendi.
Tekrar işaret etmek gerekirse; 75 yıllık seyir içinde Amerika'nın Türkiye'ye verdiği en büyük destek, çok partili hayata geçmemize vesile olmasıdır. Stratejik ortağımız daha bu başarıyı aşabilmiş değildir. Aksine tarih laboratuvarına incelenmesi gereken malzemeler bırakılmıştır. Kötü hatıralar ve ciddi şüpheler vardır. 1964'te Kıbrıs'ta Rum katliamı artınca Kıbrıs'a çıkarmaya niyetlendik. Bunun üzerine Amerikan başkanı Lyndon B. Johnson, darbeyle gelmiş Başbakan İsmet İnönü'ye 5 Haziran 1964 tarihli mektupla gözdağı verdi. Çünkü devrin Amerikan yönetimi gemilerde füze başlıklı silah kullanmaya başlamakla Türkiye'nin ehemmiyetinin azaldığı teknolojik saflığına kapılmıştı. Bu saflığı SSCB dağılınca ilerde de yaşayacaktır...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.