“Bir gün makam odamın kapısının aralığından atılmış, imzasız bir mektup ile karşılaşmıştım!..”
Baştan belirtmeliyim ki bir eski cumhuriyet savcısı olarak bu anlattığım anılarımın bugünle alakası yoktur. Sizlerle paylaşırken belirtmek istiyorum ki insanımızın şikâyetten korkmasını sadece onun cesaretiyle açıklayamayız. Şikâyet eden kişinin güvenliğinin sağlanması da en az o kadar önemlidir.
O yıllarda vatandaşlar ihbar ve şikâyetlerini çoğunlukla kimliğini saklayıp yazdığı ihbar mektuplarıyla yaparlardı. Ya postaya verirlerdi ya da fırsat bulurlarsa zabıta ve adliye binalarının kapısına bırakırlardı.
Görevim sırasında bu şekilde pek çok ihbar mektubu almışımdır.
Gerçi dönemin Adalet ve İçişleri Bakanlıkları, kimliği belirtilmemiş ihbarlara itibar edilmemesi yolunda sık sık genelgeler gönderirdi. Bu şekilde işi toptan reddetmek de doğru olmadığı inancım nedeniyle sayısız ihbarı kimliksiz olmasına rağmen soruşturma konusu yapmışımdır. Çünkü imzasız öyle şikâyetler gelir ki içinde anlatılan olayların doğru olabileceği ihbarın niteliği, mekân ve tanık adları gibi ipuçlarıyla anlaşılabilmektedir.
İşte bunlardan birini sizinle paylaşacağım…
Bir gün makam odamın kapısının aralığından atılmış imzasız bir mektup ile karşılaşmıştım. Yazının okumuş bir kimsenin elinden çıktığı belli oluyordu.
Mektupta adını yazdığı bir komiserin yine adını bildirdiği bir vatandaşın evinde yaptığı aramada tabanca ele geçirdiği hâlde olayı tutanaklara kaydetmeyip örtbas ettiği belirtiliyordu.
Dürüst bir memur olduğuna kendim kadar inandığım komiserin böyle bir şey yapmayacağına kesin inanarak ve geldiğinde de bu ihbar mektubunu yalanlayacağından emin olarak kendisini çağırttım.
Gerçekten son derece kişilik sahibi, dürüst ve çalışkan olan bu komisere başkomiserin haberi olmadan önemli görevler vermiş ve o işi kökünden ortaya çıkarttığına pek çok kez tanık olmuştum. Onun böyle bir görev savsaklama yoluna sapacağı aklımın kenarından bile geçmezdi.
Kapıyı çalıp girdi, asker selamı vererek:
“Beni emretmişsiniz sayın savcım” dedi.
“Evet, buyur, otur...”
Uzunca boyu, itina ile taranmış saçları, ağır ve tane tane konuşması ve her şeyden önce dürüstlüğü ile halk üzerinde saygı ve güven uyandıran komiser masamın karşısındaki sandalyeye ilişti.
İhbar mektubunu kendisine verdim. Dikkatle okumaya başladı. Yüzünün pembeden kırmızıya doğru renk değiştirdiğini gördüm... DEVAMI YARIN