Sanki o çocuğu o sakat hâle ana babası getirmiştir de hastanenin hiçbir sorumluluğu yoktur!..
Acaba kendi çocukları olsa aynı rahatlığı gösterirler mi? Ve ameliyat sonrası anne-babayı çağırır doktorlar. Hiçbir sorumluluk üstlenmeden, bu çocuğu bu hâle nasıl getirdik tüh demeden… Derler ki:
“Ameliyatlar başarılı geçti ama çocuğunuzun nabzı çok zayıf… Şu anda makineye bağlı olarak yaşıyor. Ancak bu şekilde devam edersek sakat kalma ihtimali var. Makinenin fişini çekersek de ölecek. Siz, ne yapalım dersiniz? Fişi çekelim mi, yoksa?!.”
Şu başarılı geçen ameliyatın sonuçlarına bakar mısınız? Bir de kahrolan ana babaya kırk katır mı kırk satır mı istersiniz gibi tercih sunuyorlar.
Böyle bir soru karşısında hangi anne baba, “fişi çekin” der? Onlar da dememişler elbette. Aksine iki gözü iki çeşme yalvarmışlar:
“Ne olur, yavrumuz yaşasın doktor bey!”
Hastane görevlileri de, “Madem öyle, ‘çocuğumuz sakat kalırsa, hastanenin ve doktorların bunda hiçbir sorumluluğu yoktur. Bu sonucu biz kendi arzumuzla kabul ettik’ diye yazıp “imzalayın bakalım” derler.
Bu mudur insanlık? Bu mudur diploma "yemin"ine bağlılık. Bu çocuğu o hâlde bırakıp gidip evinde kendi çocuğuna nasıl sarılabilecekler?
Sonuçta çocuğu heder edep bir de sorumluluğu ana babaya imzalatan vicdansız eller gönül huzuruyla işine gücüne bakar…
Çocuk hastanede bir buçuk ay düzelmeyi bekler… Ama ne mümkün? Bir buçuk ay sonra, taburcu ederler çocuğu. Ancak, hastaneye sağlam götürdükleri kızları, bırakın üç-beş ay sonrasını, bir yıl geçtikten sonra bile ne ayakta durabilmektedir, ne oturabilmektedir. Ayrıca gözleri de görmemekte ve sürekli ağlamaktadır. Vah yavrum vah… Vah zavallı yavrum…
Bu yürek dağlayan durumdan haberi olanlar derler ki ana babaya: “Kalbi delik nice çocuk, ameliyatla sağlığına kavuştu. Büyüdü, çalıştı, evlendi, çoluk çocuk sahibi oldu. Sanırız ki, yanlış tedavi uygulanmış, sizin evladınıza. Bir avukata başvurup hakkınızı arayın!” Doğru ya, laf olsun diye mi yapılıyor onca adalet sarayını?
Onca savcı, hâkim makamlarında haklının hakkını haksızdan almak için oturmuyor muydu? Bunun için devletten maaş almıyorlar mı?
Aklı erenlerin tembihi üzerine çocuklarının bu hâle gelmesine sebep olan hastaneyi dava etmek için bizim S. A. Silivri’ye gidip rastgele bir avukatın kapısını çalar. Doğrusu ya, ummadığı bir ilgi görürler. Oturtur avukat, çay ikram eder, kahve ikram eder bu yüreği yanık aileye. DEVAMI YARIN