Siyah veresiye defteri

A -
A +
Eskiler "alacakla verecek ödenmez" derlerdi. Rahmi Efendi’nin durumu da buna benziyordu...
 
Kendi hâlindeki çiftçi Rahmi Efendi, saf oğlu ve oğlunun mürüvvetini göreceğim diye tutturan hanımını kıramayıp, komşunun kurnaz kızını oğluna gelin almak zorunda kalmıştı ama düğünün bütün borçları da Rahmi Efendi’nin omuzlarına binmişti.
Oraya yazdır buraya yazdır derken bir sel gelip sebzesini alıp götürünce Rahmi Efendi iyice naçar kalmıştı.
Ama alacaklılar beklemiyordu. Bir zaman sonra esnaf birer ikişer telefon etmeye başladı. Alacaklarını istiyorlardı. Ana, oğul ve gelin gayet rahatlardı. Onları arayan yoktu… Sıkıntıyı baba çekiyordu ne de olsa.
Aradan yine biraz zaman geçti. Rahmi Efendi bir iki arkadaşından ödünç para bulup esnafın acil borçlarını kapatmaya karar verdi. Kimi alacaklıların sabrı tükenmişti artık. Beklemeye tahammülleri kalmamıştı. Bir hayli sinirliydiler.
Rahmi Efendi bulup buluşturduğu parayı cebine koydu. Sıradan borcu için acele eden dükkânlara girmeye başladı. Selam verdi ilk borcunu kapadı. Sıra ikinci esnafa gelmişti. Gelmez olaydı. İçeriye girer girmez tantana başladı. Dükkân sahibi, Rahmi Efendi'yi görünce çıldırdı sanki. Kara kaplı kalın veresiye defterini kaptığı gibi Rahmi Efendi'nin ensesine patlatarak adamcağızı oraya serdi.
Bu bağırış çağırışa sesi duyan geldi. Araya girdiler. Dükkân sahibini karakola, Rahmi Efendiyi hastaneye götürdüler. Neyse ki hayati tehlikesi yoktu. Ama bir felaket atlatmıştı. Rezillik bir yandan, sele karışan mahsul bir yandan, evdeki üç sorumsuz bir yandan.
Şimdi bir de ense ağrısı çekiyordu. Kolay değil. O defter yıldırım gibi inmişti ensesine.
Doktorlar iki üç gün dinlenmesini söylediler. Olayı öğrenen gülme krizine giriyordu. Doktorlar bile kahkahalara ortak oldu.
Çünkü Rahmi Efendi'nin boynundan beynine giden damarlar, sanki yerinden çıkmış telefon kablosu gibiydi. Zavallı adam zor toparladı kendini.
Ailesi de güya çok pişman olmuş gibi sessizliğe büründü. Geriye Rahmi Efendi’nin mırıldandığı şu sözler kaldı:
"Ekinleri toplamadan, satmadan, hayrını görmeden peşin konuşanın iner veresiye defteri ensesine... Rezalet çıkar cümle âlem gelir bakar münakaşa sesine... Uydu saf ana oğul, kurnaz gelinin hevesine... Ne de olsa kolaydır, el atıp harcamak, başkasının kesesine...”

          Sinan Korkmaz-Düzce

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.