"Tâatini beğenmek şirktir! Tâatini Hak teâlâya ısmarla ve kendi beğenmeni şeytanın yüzüne çarp!"
Abdullah-i İsfehânî hazretleri, evliyânın büyüklerinden olup, Hâce Alâüddîn-i Attâr’ın talebelerindendir. İran’da İsfehân’da doğdu. Hicri dokuzuncu asrın ikinci yarısında vefât etti. Çok kerâmetleri görüldü. Sohbetlerinde buyurdu ki:
“Malûm olsun ki, tasavvufî ilimler, hâllere âit bilgilerdir. Hâller amellerden hâsıl olur ve amelin neticesidirler. Sâlih amel işlemeyen, hâllere kavuşamaz. Amellerin doğru olması için ilk şart, bunlara âit bilgileri öğrenmektir. Bu bilgiler ise fıkıh ilmi ile bildirilen dinî hükümlere âit bilgilerdir. Namaz, oruç ve diğer farzlar olup, nikâh, talâk, alışverişten, hayatın diğer ihtiyâçlarına âit bilgiler (ilmihâl bilgileri) bu konuya girer. Bu bilgiler çalışmak ve öğrenmekle elde edilir.
İnsana ilk lâzım olan şey, sağlam bir itikâda, yanî Ehl-i sünnet itikâdına sâhip olmasıdır. Bu yolun doğru olduğunu kesinlikle bilecek kadar yeterli bilgiye sâhip olması da lâzımdır. Buna tevhîd ve marifet ilmi (veya itikâd bilgisi) denir. Bu itikâdı elde ettikten sonra lâzım olan şey, dinî hükümleri (ilmihâl bilgilerini) öğrenmesi ve onlarla amel etmesi lâzımdır. Bunları elde eden kimsenin nefsin âfetlerini bilmesi, nefsin nasıl ıslâh edileceğini, kötü huyların ne şekilde düzeltileceğini ve şeytanın kurduğu tuzakların neler olduğunu, dünyâ fitnesini ve bunlardan korunma yollarını bilmesi gerekir. Bu ilme “Hikmet ilmi” denir.
Büyüklerden biri buyurdu ki: “Havâtır” hatıra gelen şeyler dört çeşittir: Allahü teâlâdan gelen, melekten gelen, nefisten gelen, şeytandan gelen. Allahü teâlâdan gelen, kulu uyarmak içindir. Melekten gelen, ibâdete teşvik için, nefisten gelen, hevâ ve heves peşinde koşmaya sevk etmek için, şeytandan gelen, günahı câzib göstermek içindir. Allahü teâlâdan gelen hatırlama, tevhîd nûruyla kabûl edilir. Melekten olan hatırlama, marifet nûru ile kabul edilir. Nefisten gelenden, îmân nûru ile sakınılır. Şeytandan gelenden ise, İslâm nûruyla sakınılır, karşı konulur.”
“İşlediğin tâat ve ibâdetleri beğenmemelisin. O tâat sana hoş gelmemeli, bir lezzet aramamalısın. Tâatini beğenmek şirktir. Yalnız Allahü teâlânın emri olduğu için, buyurulduğu gibi, yani ilmihâl kitaplarında bildirdiği gibi işlemeli. Tâatini Hak teâlâya ısmarla ve kendi beğenmeni şeytanın yüzüne çarp.

